- “İnandığın şey gerçek olmayabilir! Ama neye inanıyorsan bir süre sonra o senin gerçeğin olur” dedi yan masadaki kadın..
Birden kafasına sert bir cisim atılmış gibi; biraz kızgın ama daha çok da şaşkın olarak baktı sesin geldiği masaya..
Hani okul yıllarında sınıfta arkadaşınla koyu bir sohbete kaptırmışsındır kendini. Hani o hoşlandığın çocukla ilgili arkadaşın acayip önemli bir şey anlatıyordur;
- “ Düüüün seninkiniiiiii çarşıdaaaaa gördüüüüüm.”
Hayatta bundan daha önemli bir şey olamayacağı için dış dünyadaki bütün mesajları sessize alırsın. Tam konsantrasyonla dün çarşıda tam olarak hangi dükkanın önünde durduğunu öğrenmeye çalışırsın. Saat kaçta o dükkanın önünde duruyordur? Mesela üzerinde gömlek mi vardır, tişört mü? Ya şapka takmış mıdır? Ayakkabıları ne renktir?
Bu ölümcül derecede önemli konuda, hayatının kalanını ona göre şekillendirecekmişçesine bir açlıkla sorarsın arkadaşına. Tüm merak kotanı burada harcadığından bir habersindir sen. Ama öğretmeninin gözünden kaçmaz elbette. Ve onun bulunduğu konumdan kafana doğru minik bir cisim fırlatılır.
ÇAT !
Eyvah! Uyanma vakti…
- “Tebeşir mi o? İnanılır gibi değil, kafama tebeşir mi attı mendebur adam? Gıcık ya! Ne hakkı var benim canımı yakmaya? Konuyu bu kadar sıkıcı anlatmasaymış o da”
Hayatta da böyledir ya hani insan. O an kendisine çok önemliymiş gibi gözüken konu dört bir yanını sarmıştır. Kafasını nereye çevirse o konu vardır. Dış dünyadan kendisine gönderilen mesajların hepsine kapatır kendisini.
Görmez
Duymaz
Anlamaz
Her şey o konsantre olduğu konuyla ilgili olmak zorundadır. Eğer değilse, o mesajı almasına gerek de yoktur. Ve o sırada hayat bir yerden uyarıcı bir mesaj gönderir. Dikkat etmek zorunda kalacağı hızda ve sertlikte bir mesaj;
“ O konsantre olduğun şey hayattaki tek nokta değil” demek içindir. Yanlış yere, yanlış şeye, yanlış kişiye konsantre oluyorsun demek için.
Ve insanların çok azı anlar bu gelen sarsıcı mesajın anlatmak istediğini. Anlamayanlar ise mesajın geldiği yeri suçlar; dış dünyayı..
İşte Selin’in yaşadığı tam da böyle bir andı. Kafasına çarpan sert sözün geldiği yöne döndü yüzünü. İçinden kulaklarını sağır edecek bir ses yükseldi;
- “Bu kadın neden bu kadar bağırarak konuşuyor?”
Boynundan yukarıya doğru bir uyuşma bir sıcaklık yükseldi. Gerçekten bağırmış mıydı? Herkes kendi rutininde yemek yemeye, kahve içmeye devam ettiğine göre… Hayır, bağırmamıştı ama kimdi bağıran o zaman? Kalbi hızlıca çarpıyordu, tişörtünün üzerinden kalbinin olduğu hizaya baktı. Sanki kalbinin atışını tişörtünün üzerinden görebilecekmişçesine. Gergin bir gülümseme yayıldı yüzüne; - “Sinirlerim bozuldu resmen. Herkes da her şeyi biliyor.” dedi kendisinin duyacağı bir sesle. Kendi sesindeki çatlamadan irkildi.
Gözleri hala kadındaydı, çekmek için zorlasa da kendisini alamıyordu o tarafa bakmaktan. Göz göze geldiler ve bir tebessüm geldi kondu yüzüne. Kontrol edemediği tebessümünden korkmuş bir halde hesabı ödeyip kalktı masadan. Nereye yetişeceğini bilmediği hızlı adımlarla yürümeye başladı caddeyi. Bir yere yetişircesine değil de, daha çok bir yerden kaçarcasına…
Bir yerden…
Bir şeyden…
Bazen de bir sözden…
İrdelemeye başladı..
Kısık bir ses, kulağında sesi tekrar ediyordu;
- “ Ya inandığın şey gerçek değilse?”
- “ Ne alakası var ya, ben inanıyorsam gerçektir.”
- “ Mesela kısa boylu biri boyunun uzun olduğuna inanıyorsa, uzun boylu mudur? “
- “ Kendisini uzun hissediyorsa uzun boyludur zaten”
- “ Peki o zaman neden o kadar yüksek topukların üzerinde yürüyor?”
- “ Uzun hissetmek için elbette”
- “ O zaman uzun boylu olmadığını biliyor.”
- “ Ne alaka yaaaa?”
Geçiştirmek istiyordu bu iç konuşmayı, ne garip bir monologdu bu böyle.
- “ Ya inandığın şey gerçek değilse?”
- “ Ne alakası var ya, dedim ya ben inanıyorsam gerçektir.”
- “ Mesela iyilik yaptığını düşünen bir kişi karşısındakine zarar da verse, iyilik mi yapıyordur?”
Etraf buz kesti birden. İki senedir haber dahi alamadıkları erkek kardeşi geldi aklına. Hep onun iyiliği için uğraşmıştı annesiyle babası. En güzel oyuncaklar, en güzel kıyafetler, en güzel tatiller, en güzel okullar verilmişti kardeşine. Ama tüm bu verilenlere rağmen, mutsuz bir çocuktu kardeşi. O oyuncaklar mutlu etmedi o küçük bebeği. Aksine, hırçın ve öfkeli bir çocuk oldu. Pedagoglar hiç eksik olmadı hayatlarından. Kardeşinin pedagog görüşmelerinde dışarıdaki koltukta canı sıkılarak oturur ve önündeki sehpanın üzerindeki dağınık dergilere bakardı. Çocuklarla ilgili bu yerlerde bazen çocuklarla hiç ilgisi olmayan şeyler olabiliyordu. Gelinlik dergileri, ev mimarisi dergileri… Tam bir pedagogun kapısının önünde oturmaya alışırdı. Oradaki abladan boya kalemlerini isteyebilecek bir ilişki kurduğu anda, yeni bir pedagog giriyordu hayatlarına. Bir önceki yetersiz bulunduğu için elbette. Çünkü kardeşi daha iyi olmuyordu, daha iyi olmuyorsa kesinlikle pedagoglarda bir sorun vardı.
Özel eğitimler, özel okullar ve özel hocalar da çözemedi öfke problemini kardeşinin. İnsanlara ait bir şeyi isterken bile buyurgandı Kerem. Zaten kendisine verilmesi gerekeni alıyormuş gibi bir tavrı vardı. Teşekkür etmediği yetmezmiş gibi aldığı şeye zarar verir ve sahibine öyle iade ederdi. Başkalarının eşyalarına, saçlarına, bedenlerine ve kalplerine zarar verme hakkı bulurdu kendisinde. Sonrası bilindik öykü; önce gizli gizli sigara… sonra açık açık sigara içmeye başladı. Elbette sigarayı da açıktan içmeyi hak görüyordu kendisine. Yurtdışından özel sigaralar getirirdi babası oğluna, bir süre sonra tütün sarmaya başladı. Tütünleri de İngiltere’den getirtiliyordu. Ardından hiç gizlemeye gerek duymadan alkol girdi öyküsüne. Ailesinden birinin sarhoş olduğuna ilk defa şahit oluyordu Selin. Belki bu şahitlikti içkiye ısınamamasının sebebi. Acı bir su içip, dilinin dolanmasının sonra da kusmanın neresinde keyif olduğunu anlayamıyordu. Bir süre sonra elbette yurtdışından gelen özel içkileri olmaya başladı Kerem’in. Sonra ısrarla yurtdışına gitmek istedi. Uyuşturucunun iş molasında, hemen işyerlerinin altındaki dükkanlara inilip içildiği ülkelere gitmek istiyordu özellikle. Bütün arkadaşları gidiyormuş, bu dünyaya bir kere geldiyse gezip görmek onun da hakkıymış.
Gitti de…
Sonra bu gitmeler sıklaştı. Kısa bir süre de sebebi ortaya çıktı. İki yıl öncesine kadar da eve ara ara gelmeler başladı. Okul yarım kaldı, kendisi için tutulan evin sekiz aylık kirasını ödemeden çıkmıştı. Babası elbette ki oğlunun borcunu bırakamazdı, faturalar, kiralar, kart borçları ödendi. Ama ondan sonra da Kerem’den ses seda çıkmadı bir daha. İki yıldır nerede olduğunu bilmiyorlardı. Düzenli bir adresi, düzenli görüştüğü arkadaşları yoktu. Sadece geçen aylarda, Selin’in bir arkadaşı bir fotoğraf göndermişti.
- “ İnanmıyorum! Bu Kerem değil mi Selin’ciğim? Ne olmuş o güzelim çocuğa böyle?” yazıyordu mesajda.
Selin fotoğrafı açtığında saçı sakalı karışmış, üstü başı pislik içinde bir adam duruyordu karşısında. Üçüncü sınıf bir dönerci dükkanının önünde, karnının aç olduğu her halinden belli olan bir adam. Aç gözlerle bakıyordu dükkana, elleri yarı şekilde ceplerindeydi. O ellerin Kerem’in elleri olduğuna yemin edebilirdi. Hiç taşa değmemiş o eller, o cebe yarı sokulmuş eller…
- “ Saçmalama canım! Biz kardeşime her ay senin maaşın kadar harçlık yolluyoruz” diye cevap verdi Selin.
Doğru da söylüyordu, her ay babası para yatırıyordu para kartına, geçen seneye kadar. Geçen sene kartın süresi dolmuş ve Kerem’in adresini bilmedikleri hatta izini dahi bulamadıkları için gelen yeni kart sahibine teslim edilememişti.
Son o fotoğrafı hiç görmemiş gibi devam etmişti hayatına. Problemler karşısında Selin’in genel tavrı buydu; “yokmuş gibi davranmak”. Haksız yere annesinden yediği dayaklardan sonra hiçbir şey yokmuş gibi davranırdı. Erkek arkadaşının kendisini aldattığını öğrendiğinde hiçbir şey yokmuş gibi davranırdı.
İnsanlar bir problemle karşılaştıklarında;
ya yokmuş gibi davranırlar,
ya dış dünyayı suçlarlar
ya da problemi çözerler.
Var olan problemin varlığını inkar etmek de, problemi dış dünyada görmek de ancak problemi algılayan kişinin algılamasındaki adaletsizlikten kaynaklanır.
Bizim öykümüzde bize temas eden her problem bizim çözebileceğimiz problemdir. Ve çözüp güçlenmemiz için bizin öykümüze konulur.
Selin fotoğrafı açtı, büyüttü ve daha dikkatli baktı. İçinde hoşlanmadığı bir his oluştu. İğrenmeyle acıma arası bir his. Annesiyle babası Kerem için üzülmekten bitap düşmüşlerdi. Öyle ki aralarındaki ilişki kopma noktasına gelmişti. İkisi de birbirlerini suçluyorlardı oğullarının akıbetiyle ilgili. Ama kimse öyküdeki kendi hatasını kabul etmiyordu. İkisi de aynı şeyi söylüyorlardı; “ben ne yaptımsa onun için yaptım”. Bir ara annesi Kerem ismindeki çocukların bağımlılığa yatkın olduğunu duydu. Aslında duymadı da, baya baya bunun için para verip öğrendi. Sonra kocasını daha çok suçladı. Çünkü Kerem ismini kocasının bitmek bilmez ısrarıyla koymuşlardı.
- “ İsmi Kerem olmasa bir şansı olacaktı yavrumun” diyordu. İnanmıştı bu boş düşünceye!
Ne?
Ne?
Ne dedin sen?
“ İnanmıştı bu boş düşünceye” ve artık bu düşünce onun gerçeği olmuştu. Mahkemeye başvurup oğlunun ismini değiştirmek istiyordu. Ama görüştüğü avukatlar 18 yaşından büyük olduğunu için onun yerine isim değiştiremeyeceğini söylemişlerdi. Gelse oğlu, ismini değiştirmeye razı olsa her şey bambaşka olacaktı. Bu defa oğluna kendisi bir isim koyacaktı. Elbette danışmanlık alarak yapacaktı bunu.
Selin bu histerik düşünceleri, davranışları düşündükçe bugün duyduğu sözün ne olduğunu anlıyordu sanki. İnsanlar hatalarını kabul etmek yerine kendilerini daha iyi hissettirecek bir şeye inanıyorlardı. Ve bu inandıkları şey sadece o anlık olarak acılarını hafifletiyordu. Gerçekle kalpleri arasına o sahte inancı sokuyorlardı. Ve böylece acı hissetmiyorlardı bir süreliğine.
Elini kafasına götürdü, kafasına atılan söz tam yerine isabet etmişti bu defa. Çekmeceden kalemi aldı, kağıt bakındı. Kabus gördüğü için yatağının ucuna kendisini kabuslardan korusun diye koyduğu kutsal kitabın kapağını açtı. Bir not kağıdına yazdı ve sayfa arasına koydu; İnandığın şey gerçek olmayabilir ama neye inanıyorsan o senin gerçeğin olur.
Sonra ilk defa sayfayı çevirdi.
Neye inanıyorsan, gerçeğin olur...
YanıtlaSilİnsan yaşadığı problemin acısını çekmemek için gözünü o problemden kaçırıyor oraya hiç bakmak istemiyor üstünü örtüyor eğer örtünün altında kalırsa kendi kendine iyileşeceğini düzeleceğini sanıyor. Sonuç istediği gibi olmayıncada etrafını suçluyor😔
YanıtlaSilİnandığımız şeyler çoğu zaman kendi isteklerimiz oluyor oysa.
YanıtlaSilBir evladı büyütmek değilde yetiştirmenin farkını çok net anlatan bir makale, yazamların elleri dert görmesin çok güzel 💌
Yine çok çok güzel ve faydalı bir yazı. Elinize ,yüreğinize sağlık.
YanıtlaSilMalesef insanın en çok düştüğü çukur...zanlarımız, inandığımız gerçekler haline gelebiliyor. Farkedebilmeyi ve gerçek zannettiğimiz tüm sahteliklerden uzaklaşmak dileğiyle...emeğinize sağlık
YanıtlaSil"İnandığın şey gerçek olmayabilir! Ama neye inanıyorsan bir süre sonra o senin gerçeğin olur”
YanıtlaSilNe kadar güzel bir yazı olmuş.Hayatımızda yanlış yaptığımız şeylerin doğru olduğuna inanıp problemi görmeyip hatada ısrar ettiğimiz ne çok zamanlarımız oldu. Kerem'in annesi gibi bazen bir ismin uğursuzluk getirdiğine inanıp problemin sebebini bulup çözmek için kendi payımıza düşene hiç bakmayız.
Elinize Sağlık
Emeği geçenlerden Allah razı olsun
YanıtlaSilNe çok öykü var etrafımızda bunun gibi onlarca... neye inanıyoruz ki gerçek oluyor? Nelere inandık da gerçek sanıyoruz?
YanıtlaSilDikkat ! İnandığın şey gerçeğin olur 🐣Peki biz neye inanıyoruz …
YanıtlaSilTam da bunu üzerine acı çektiğim bir dönemde çıktı bu yazı. Hayatımın belli bir döneminde enerjimi sadece kendi inandığım düşüncelere ve insanlara adamış biri olmak çok acı veriyor. Şimdi o insanlar belki bir yerlere geldiler ve ben hayatımin başrolünü oynamaya belkide yeni başladım üzgünüm.
YanıtlaSilNe güzel yazılmış emeğinize sağlık
YanıtlaSilBir yakınımızın çocuğu da ailesiyle yıllar önce ilişkisini kesti ve gözünün içine bakılan bir çocukmuş o da. Tüylerim diken diken oldu okurken... Hep neden böyle olduğunu merak etmişimdir.
YanıtlaSilSürükleyici bir yazıydı. Teşekkürler.
Harika ve çok manidar bir hikaye...ne çok dersler çıkarır insan bu hikayeden....eğitimlerimiz çok değerli...gerçeği görmemiz için...iyi ki varsınız....
YanıtlaSilHepimizin hayatında gerçek olmayan ama inandığımız bazı öykülerini var .
YanıtlaSilCok guzel bir konuya değişilmez
Bazen insanlar problemleri çözmek yerine, problemlerin getirdiği kazanımlar ile ilgileniyorlar…
YanıtlaSilBu da sürekli kişi/kişileri yanlış tepkilere ve davranışlara yöneltiyor. Emeklerinize sağlık🌸
Gerçeğe inanıp hayatımıza alabilme temennisiyle..Ellerinize sağlık çok faydalı bir yazı olmuş.
YanıtlaSil“İrdelemek insana yakışıyor” Gerçekten! 💗 irdeleyince doğru zannettiği yanlışları su yüzüne çıkıyor. Bu güzel anlatım İçin teşekkürler 🙏🏻 🌼
YanıtlaSilYa inandığı şeyi gerçeği olanın isteklerindeyse problem... İnsanın isteklerini kontrol edebilmesinin önemini anlatan güzel bir yazı olmuş, kaleminize sağlık.
YanıtlaSilİnanmanın üstünlüğü ne güzel anlatılmış emeğinize saglik
YanıtlaSilNe kadar istifadeli bir içerik olmuş, emek veren hocalarımızın kalemine sağlık ... İrdeleme kalitemizi artırarak, bilinç açıklığına ulaşmaya ihtiyacımız var.. gerçekle sahteyi ayırt edebilmek, algıda adaletli olabilmek için.. aksi durumda kiyaslarimiz doğru ve yanlışa göre değil, normal ve anormal gore oluyor, dolayısıyla da oradan faydayla çıkmak mümkün olmuyor.. Zanlarimizda oluşturduğumuz gerçekler yerine, gerçeğin kendisiyle hareket edebilme dileğiyle 🌿
YanıtlaSilİnsalar sorumluluklarini yerine yetirmeyip problemlerle karşılaştığında onlara kendilerince mantıklı şeyler uydurular. Bu onları rahatlatır anlık olarak
YanıtlaSil"Sonra ilk defa sayfayı çevirdi"
YanıtlaSilO kitabın sayfasını çevirmek için geç kalınmaması duası ile.!!!
Amin
SilGercege ulasmanin yolu bilinc acikligi ile irdelemekten geçiyor,irdelemeden kabul ettigimiz her sey inandığımız kendi gercegimiz oluyor. O yuzden bir bilgi irdelenilirse idrak edilmeside o kadar gerçeğe en yakin olur.Guzel bir hikaye ve insanlarin karsilastiklari olaylarda bilinc acikliginin,irdelemenin ve sonra inanmanin,inandigina iman etmenin ne kadar onemli oldugu vurgulanmis.kaleminize sağlık.
YanıtlaSilİnanılmaz etkilendim😔
YanıtlaSilEtrafımızda buna benzer öyle hayatlar varmı, çok teşekkürler bilinç açıcı yazınız için, emeğinize sağlık 👏
O sesle irkilmek... Ne sesler duyuyoruz aslında. Aynı sesi diğer masalardan da duyanlar olmuştur belki... Ama irkilmek! Duymaktan ziyade işitebilmek, okumaktan ziyade anlayabilmek, bakmaktan ziyade görebilmek... İrkilebildiğimiz algılarımızın irdelemeye götüren süreci...
YanıtlaSilÇok güzeldi... Yine...🌸
Çok güzel, çok etkileyici ..
YanıtlaSilO mesajları algılayanlardan olmak dileğiyle .. Ani gelen o uyarılara daha dikkat edeceğim inşALLAH :)
Çok etkileyici bir yazı, teşekkürler
YanıtlaSilİnsan gerçek dışında neye inanıyorsa hep hüsrana uğruyor.
YanıtlaSilEmeğinize sağlık
YanıtlaSil“Allah'ım, bana eşyanın hakikatini göster” diye dua edermiş sevgili Peygamberimiz. Başka türlü insan zanlarıyla yaşayıp gerçekten bihaber ömrünü tamamlıyor maalesef.
YanıtlaSilNe güzel ilişkilendirme olmuş, ne kadar faydalı. Çocukları ile problem yaşayan tüm ebeveynler okumalı bence
YanıtlaSilHer yaratılan kendi amacına gore hizmet eder..
YanıtlaSilPeki ya sen?
Çok etkileyici bir yazı. Teşekkürler
YanıtlaSilDemek ki insanın neye inandığına çok dikkat etmesi gerekiyor !
YanıtlaSilİnsanı insan yapan en önemli özellik irdelemek ve herkese çok yakışıyor
YanıtlaSilEmeğinize sağlık
Emeğinize sağlık keyifle okudum
YanıtlaSilGözlerim büyüdü okurken egomuza dokunan şeyleri hic irdelemiyoruz,oylece kaliyor sonra bana gore sana göre yorumlar çıkıyor,ya gerçek degilse boşa giden bi ömür....
YanıtlaSilDış dünya da suçlu yok. Problemde çözümde bizde elinize sağlık.
YanıtlaSilEn çok annenin çocuğun adını değiştirmek istemesine takıldım. Ne acı, ne kadar zavallıca. İsim değişince problemlerin çözüleceğine inanacak kadar büyük bir acı, zavallılık... Bağımlılık işte, insan kendi hatasını görüp düzeltmek istemediğinde hurafelere inananarak kendini kandırıyor ne yazık ki...
YanıtlaSilGerçek insana ağır gelir sahte cözümler problemi bütür ve ertelen herşey büyür ancak gerçeğe uyumlu yaşarsak mutlu oluruz gerçek cözüm zordur ama sonuç verir .
YanıtlaSilElinize sağlık
YanıtlaSilYa yokmuş gibi davranırlar ya doş dünyayı suçlarlar ya da problemi çözenlerden olur problem çözenlerden olma ümidiyle emeğinize sağlık 🌸
YanıtlaSilElinize sağlık 🥰
YanıtlaSilİrdelemenin öneminin anlatildigi güzel bir yazı olmuş
YanıtlaSilTeşekkürler
Ne kadar güzel bir yazı. İnanmayı ve gerçeği çok güzel anlatmış. Ellerinize sağlık çok beğendim
YanıtlaSilEmeğinize sağlık çok güzel ve faydalı bir yazı olmuş.
YanıtlaSilİnsan yeter ki o gerçeğe hazır olsun. O gerçek hayatında ne çok kapı açıyor. Ellerinize sağlık.
YanıtlaSilBelki de bir ömür boyunca insanlar gerçeği kabul etmeyip inandıkları ile yaşayarak zaman kaybedebiliyorlar. Gerçek insana ilk başta acı veriyor ama sahteyi yaşamak tüm zamanlarda çok daha fazla acı veriyor. Bir çok ders çıkarılacak güzel bir öykü. Elinize sağlık...
YanıtlaSilBence den kurtulmalı insan. Bence ler yanlış inançlar doğuruyor. Bir ayakkabı alırken belki 100 modele bakıp belkide 20 tane deniyoruz. Ama iş düşünce olunca hiç model aramıyor hiç denemiyor hiç araştırmıyoruz. İçimizden işimize geleni, düşünmeden ve en basit yoldan hallediyoruz. Ya erteliyor ya yok sayıyor ya da zamanın ilaç sıfatına sığınıyoruz. Aslında hepsi de tembellik. Düşünmek de çalışmaktır😂 malesef çalışmıyoruz.
YanıtlaSilBizlerin zanlarını gerçek gibi inanması insanın irdelemesini kilitliyor. Karşılaştığımız olaylara acabamı diyebilenlerden olalım inşAllah.
YanıtlaSilDogru gercekten..
YanıtlaSilHiç düşünmeden yaşanan hayatlar.. Probleminin farkında olmadan, yok sayarak.. Bambaşka bir şeyi derdi, sanıp çırpınarak, ziyan olan hayatlar var.
YanıtlaSilBir şeyler görmeyi istediğimiz gibi olmayabilir. Biz gerçeği görmeye hazır mıyız?
YanıtlaSilİnsanlar uykudadır ölünce uyanırlar sözünün göstergesi bir yazı olmuş. Hakikaten bir gerçek var bir de herkesin kendine göre bir gerçeği .var ya var olan gerçeğe inanırsın, ya da kendine sahte bir gerçek oluşturursun
YanıtlaSilKıymetli yazı Emeği geçen ler den Allah Razi olsun irdelemek önemli ben herzaman yapamasamda saygılar.
YanıtlaSilZihnimizde sahte inançlar gerçeğimiz olmuş..Gerçeğe yaklaşabilmek umuduyla:)
YanıtlaSilGerçekten uzak yaşamanın, karanlıklar içinde,ışıksız yaşam olduğunu bu kadar güzel anlatılır.Elinize,emeğinize sağlık.
YanıtlaSilProblemle karşılaşınca ya görmezden geliyoruz ya başkalarını suçluyoruz ...oysa zamanında doğru tepkileri verip çözebilsek...sonra kafamıza saçma sapan şeyler kurgulayıp da onlara inanmasak çözemediğimizde 😉 o kadar çok ki yanılgısı insanoğlunun gerçek arayışı için çaba gösteren herkesin Allah yolunu açık etsin 🥰
YanıtlaSilİnsan gerçeğini kaybederse… Gerçeğe en çok ihtiyaç duyduğumuz günlerde şifa gibi geldi💕
YanıtlaSilİnandığın şey gerçek değildir. Neye inanırsan gerçeğin olur. Çok ama çok düşündürücü bir söz. Hayatta da öyle değil mi? Eşimizin bizi aldattığını bile bile kabul etmeyip sonrada sahte sözlerle kendimizi inandırıyoruz. Ve sonuç asla değişmiyor.
YanıtlaSilİrdelemek insana çok yakışıyor gerçekten . Doğruyu gerçeği görebilmek için irdelemek…
YanıtlaSilÇok güzel ifade ettiniz emeğinize yüreğinize kaleminize sağlık teşekkürler.
YanıtlaSilGerçeğin ne olduğuna ihtiyacımız olduğu bugünlerde Çok guzel anlatılmış herkese şifa olsun inşa Allah emeğinize sağlık
YanıtlaSilVerilmek istenen mesajı ayrı bir yere alıyorum orası çok çok kıymetli.. ayrıca metnin akıcılığına hayran kaldım. Hep yazın siz🙏🏻
YanıtlaSilEfsaaneee bir yazı olmuşş bir solukta okudum.. konuya msj çok güzel verilmiş😊 kaleminize sağlıkk🤍
YanıtlaSil