‘’ Anne ben öğretmenimle evlenicem! Ona yüzük alıcam!’’
‘’Oğlum, büyükler evlenir. Sen daha küçüksün. Çocuklar evlenmezler.’’
‘’Olsun, büyüyünce evlenirim…’’
‘’ Kızım, bu resimdeki prenses kim?’’
‘’Babacığım o prenses değil, gelin… Bu da en sevdiğim arkadaşım Ozan. Biz onunla evlenicez…’’
Yüzyılların en popüler konularından biri: Evlilik…
Nedir onu bu kadar gündemde tutan?
Yıllardır bu soruya ünlü ve ünsüz düşünürler ve halkın içinde düşünce eylemini gerçekleştirenler bir yanıt arayıp durmuştur.
İnsan, kendini bilmeye başladığı zamanlardan itibaren evleneceği kişiden bahsetmeye başlar. Henüz üç dört yaşlarındayken ilk gelin-damat adayı belirlenmiştir gönüllerde…
Ne hoşuna gider anne-babaların bunu duymak! Ne çok güleriz bu masum ilk aşklara…
İlk evcilik oyunları, birilerinin anne birilerinin baba olmaya başlaması… Evin annesi bisküvilerden şakacıktan akşam yemeği hazırlar. Baba da ne olduğu belirsiz işine gidip gelmiştir sözde…
İnsanın kendisini o çocukların büyükleri taklit ettikleri rollerde izlemesi tatlı gelir.
İnsan evliliği zihninde ne olarak, nasıl tanımlar acaba?
İki insanın yeni bir aile birimi oluşturması; toplumun en küçük yapı birimi diye ilkokulda öğreniriz.
Aile sadece iki kişiyle mi kurulur sahiden?
Aile bireylerinin geçimliliği veya geçimsizliğinde rol alanlar hep başroldekiler midir?
Yoksa kafe ve telekomünikasyon piyasasının canlılığında büyük pay sahibi olan sohbetlerin konusunda başka dinamikler de var mıdır?
Üç kadın bir adam…
Her şeyden habersiz erkeğin çevresinde konumlanmış görümce, kayınvalide ve gelinden oluşan bermuda şeytan üçgenine hoş geldiniz!
Yıllardır bitmeyen bir taht mücadelesidir bu..
Anne bin bir emekle büyütmüş oğulcuğunu… Erkek çocuk kız gibi değil. Şimdiki sakin kıvama gelene kadar neler çekilmiştir neler…
Kardeş yıllarca sabır göstermiş… Kah onun yüzünden sokağa çıkamamış, kah yıllarca ödevlerini yapmış, açık bıraktığı klozet kapağını kapatmış her defasında…
Ve bir gün bir yabancı dahil olur hayatlarına… Bunca zaman verdikleri emeğe sıfırdan ortak olan bir hemcins…
Laftan anlamayan haydut oğlun, kardeşini yıllarca yapıp ettikleriyle ağlatan kalas ağabeyin o yabancı kızın yanında gösterdiği nezaket çabalarını ilk gördükleri an içlerine bir rekabet tohumunun düşer sanki..
‘’Bunun bizden nesi fazla ki bizimki böyle ihtimam gösteriyor ona? Bari çok acayip bir kız olsa yüreğim gam yemez…’’
Onların erkekleri, o yabancı kıza fazladır onlara göre…
Tabi, işlerin başında erkeğin sergilediği o incelikler zaman içerisinde azalarak yok olmaya yüz tutacaktır ama bunu düşünebilenler az sayıdadır.
İnsanların birbirlerinin hayatlarındaki miktar arttıkça, etkilenme azalacak ve herkes kendi normaline dönecektir.
Oysa, bir kadını en çok diğer kadının anlayıp kollaması gerekirken o anlamsız rekabet duygusu insana tam zıddını yaptırır. ‘’Başkasının mutsuzluğundan tatmin olma’’ isteği yükselir içerilerde bir yerlerde ve bu da tepkilerdeki adalete zarar verir.
Erkek eşine bir güzellik yapacak olsa, annesiyle kardeşinin suratı düşer. ‘’Annem, kardeşim’’le başlayan cümleler de eşinin saçlarını havaya kaldırmaya başlar. Erkek laf dokundurmalardan oluşan ikili bir ateş arasında kalır. İşin en zor kısmı da erkekten bu sokulan lafların ne anlama geldiğinin kavranmasının istenmesidir. Yaradılış itibariyle çoğu erkekte böyle bir mekanizma bulunmamaktadır.
Hikayenin en başına döndüğümüzde, kendileri de bu oğlanı evlendirmek için yanıp tutuştuklarını unutmuşlardır. Nerelere, nerelere haberler salmışlardı o kızı bulmak için… Ahh, bir gelin adayı bulsalar da yuvası kurulsa, evini ocağını bilseydi! Ananın ütüsü, yemeği, temizliği azalacaktı. Kardeş, daha büyük odaya geçecekti. Herkes rahat edecekti.
Onlar gökte ararken, yerde buluverdiler gelinlerini sonunda… ‘’Gözünüz aydın, gazanız mübarek olsun efendim!’’
Aslında bir klasiğe dönüşmüş olan ‘’paylaşılamayan erkek’’ sendromunu büyükten küçüğe herkes bilir; her ailede birilerinin mutlaka başına gelmiştir ama kimse kendi üzerine kondurmaz bu etiketi…
Gizli dikeni batınca gözükmediği için çıkartılamayan, yakarak insanı kıvrandıran kaktüs türüne ‘’kaynana dili’’ adı tesadüfen mi konmuştur mesela?
‘’Görümce, görmeyeyim seni ömrümce’’ diye günümüze kadar ulaşan kadim cümleler altında epey bir yaşanmışlık vardır.
Yani, gelin kardeşlerimiz de düğünlerin vazgeçilmezi, pistteki coşkuyu doruklara çıkartan‘’abe kaynana naptın bize?’’ şarkısını başka bir içtenlikle söyleyerek, yürekten hissederek gösterirler dans performanslarını… Bir dışa yansımadır o dansı ifade edişleri, bir kendini deşarj ederek iyileşme sürecidir.
Filmin ilerleyen kareleri böyledir de, başlangıçları her zaman ümit vaat edicidir.
Herkes ilk tanışmada masumiyet yarışmasında gibi… Kimsenin sesi çıkmıyor, herkes gülümsüyor.
Ne zaman işler ciddiye biniyor, herkes silahlarını kuşanıyor: ‘’Buralar benden sorulur hanımlar!’’ tadında…
Nedir insanları bu karşılıklı mutsuzluk ve tatminsizlik uçurumuna sürükleyen?
İnsan ben dedikçe, kendini başkalarıyla kıyasladıkça mutsuz olmaya mahkumdur.
Başkalarına verilenlerle ilgilenen her insanda kıskançlık duygusu baş gösterir.
İnsan ben dedikçe, karşısındaki insan da ‘’O zaman ben ne olacağım? Peki ya ben?’’ demeye başlar.
Bu da insanların ilişkilerinde sorunlara neden olur.
Hele bir de karşımızdakinin mizacı, karakteri bambaşkaysa…
Çoğu zaman insanın tarzına hiç uymayan bir başkası denk gelmiştir.
Gelin ne kadar düzenliyse, görümcesi o kadar dağınık gelir ona..
Kayınvalide ne kadar rahatsa, kılı kırk yaran gelini kapıda demektir.
Görümce alttan gizli gizli iş çeviriyorsa, gelin o kadar açık sözlü çıkar, pat lafı söyleyiverir.
Gelin sınırları seven, her şeyi planlayan biriyse kayınvalide anlık kararlarla hareket eden ve oğlunu da dahil etmek isteyen, her yere komin şeklinde gitmeyi arzu eden biri olabilir.
Bazen de gelin doğaçlama hareket edenlerden olur da kayınvalide anlık planları kendine saygısızlık addedebilir.
Yaradılış ve hayatta kendilerine kattıklarıyla her insan diğerinden biraz farklı motivasyonlara sahip olabilir.
İnsan kalbinin ısındığı, kendi seçtiği eşiyle bile zaman zaman problem yaşayabiliyor. Kendi seçimi olmayan aile bireyleriyle tamamen uyumlanamıyor olması çok doğal değil mi?
İnsanın farklılıkları kusur değildir. Farklılıklara uyum marifettir ve ilişkileri zenginleştirir, bizi geliştirir, olgunlaştırır.
Farklılıkları kusur gibi görüp ilişkiyi bermuda şeytan üçgenine çevirenlerin hiçbirisi bu ilişkiden karlı çıkmaz. Gereksiz başlayan bu yarışta kimse kazanmaz, herkes kaybeder.
Oysa herkes bulunduğu rolün hakkını vermelidir. Ancak ona göre bulunduğu konumda önem ve değer kazanır.
Kardeş, anne, baba, gelin, oğul, damat, her ne olursa olsun rolümüz; O rolü en iyi şekilde yerine getirmek marifettir. Hepsinin yerini almak, her alanda hepsinden değerli ve önemli olmak değil. İnsan egosunu ve egosunun tuzaklarını fark ettiğinde bu yarışın ne anlamsız bir çıkmaz olduğunu da fark eder.
Her şey olma isteği bizi bulunduğumuz yerde başarısız ve mutsuz yapmaktan öteye götürmez..
Bermuda üçgeni :) :) :)
YanıtlaSilBen'den çıkabilmek, ihtiyaç görebilmek...ve sahip olduğun rolün hakkını vermek..emeginize sağlık:) ne güzel ifade etmişsiniz
YanıtlaSilToplumda genelin yaşadığı öykü ne güzel kaleme alınmış elinize sağlık
YanıtlaSilSoluksuz bir serüven tadında :)) emeğinize sağlık 🌸
YanıtlaSilAh bir bilsek, öykümüze giren herkeste ihtiyacımız olan bişeyler var ve onların ihtiyacıda bizde var. Ah bir bilsek…
YanıtlaSilKEŞKE ilk söylenenler ilk söylendiğinde anlaşılsaydi... YH
SilÇok güzel bir yazı emeğine yüreğine sağlık:)
YanıtlaSilBu üçgenden ancak halis bir niyet ve ilimle çıkılır.
YanıtlaSilEllerinize sağlık.
YanıtlaSilYaşananlar tam da bu :))
DTÖ bu üçgeni nasıl yonetebilecegimizi en iyi anlatan platform.Gerçekten teşekkürler....
Çok güzel. Kaleminize emeğinize hürmet, sevgi...
YanıtlaSilYetişmek, yetiştirebilmek niyetiyle
kuşanın silahları :D
YanıtlaSilİnanılmaz güzel tespitler
YanıtlaSilNe kadar isabetli bir başlıkk:)))
Allah ilminizi artırsın çok harika tespitler olmuş 👍👍
YanıtlaSilGelin sınırları seven, her şeyi planlayan biriyse kayınvalide anlık kararlarla hareket eden ve oğlunu da dahil etmek isteyen, her yere komin şeklinde gitmeyi arzu eden biri olabilir. Hayatımın özeti 😁
YanıtlaSilDoğru söylemiş
YanıtlaSilElinize emeğinize sağlık, çok ince detaylar fark edilip önümüze serilmiş. Bulunduğumuz rolün hakkını vermek nasip olur inşallah
YanıtlaSilÇOK GÜZEL BIR YAZI OLMUŞ,BRAVO
YanıtlaSilÜlke genelinde yasanan bir cok ailenin dagilma sebepleri nasil güzel anlatilmis emeginize saglik 👏
YanıtlaSilİnsan dünyaya gelme amacını unutursa,
YanıtlaSilevliliğe, ebeveynliğe çok anlam yüklerse,
nasıl çıkabilsin ki bu üçgenden?
Kendi hayatı olmayan,
yetişkin olamamış insanlar,
eşleri, çocukları veya kardeşleri üzerinden bir hayat kurmaya çalıştıklarında nasıl mutlu olabilir, nasıl mutlu edebilirler ki ?
Emeklerinize sağlık 🌺
Gerçekten çok doğru! Harika bir yazı olmuş, ellerinize sağlık 👏🏻
YanıtlaSilHer sey olma istegi hic bir sey olamamayi doğurur. Yuzyillardir çözülemeyen ve muhtemelen bundan sonra da çözülemeyecek bir çekişme:)..ancak birbirimizi taniyip anladigimizda dogru tepkileri verebiliriz.Kaleminize saglik..
YanıtlaSilÇok güzel
YanıtlaSilBir anne erkek evladını, başka bir kız evlat için yetiştirdiğinin bilincinde olursa, sorun yaşanmaz diye düşünüyorum. Gel gör ki kaçımız bu bilinçle düşünebiliyoruz? Kaleminize sağlık👏👏 Keyifle okudum. Sabırsızlıkla devamını bekliyoruz.
YanıtlaSilGeçmişten günümüze miras olarak gelen muhtemelen gelecek nesillerede miras olarak bırakacağımız:)) Gelin görümce kaynana problemleri. Ne güzel ifade edilmiş elinize sağlık
YanıtlaSilKardeş, anne, baba, gelin, oğul, damat, her ne olursa olsun rolümüz; O rolü en iyi şekilde yerine getirmek marifettir.
YanıtlaSilFormülü çok güzel anlatmışsınız teşekkürler....
İçimize işleyen bir yazı 👏
YanıtlaSilEmeğinize sağlık 🌷
Abe kaynana naptın bize😊
YanıtlaSilKayınvalide -gelin rolleri hep bir devir teslim bu hayatta
Kim hangi rolle karşımıza çıkıyor
Kim karşımıza kendimizdeki aşırılığı görmemiz için çıkıyor
Elinize yüreğinize sağlık
Sıcacık bir yazı olmuş
Hayırlı evliliklerin nasip olması ümidiyle..
YanıtlaSilRollerimizi yerine getirmek ve rolü olduğu gibi kabul etmek...başlı başına en çok sınıfta kalınan konu olabilir :(
YanıtlaSilSamimi olarak İLMİ anlatan Hocalarimdan RABbimiz her daim razı olsun... Üçgenin iç acılarini bilmek sadece işimiz de bizim konfor sağlıyor😉Evliliklerde Bermuda Üçgeni yani Gelin, Görümce, Kayınvalide problemini çözmüyor 😊 DTÖ'deki yasaları bilmek hayatımızdaki bütün problemler gibi bu problemide cozmemizde bize konfor sagliyor, İyi ki DTÖ bana da temas etmiş ⏳Emeği geçen herkesten ALLAH razı olsun...
YanıtlaSilBurada daha büyük ve olgun olan annelerde iş bitiyor.
YanıtlaSilBir anne ‘’Oğlum benim dediğimi yapsın’’ hırsından en sevdiğine zarar veriyor.
Kendi çocukları arada kalıyor aslında.
Ve mutsuz yuvalar artıyor.
Evlendiğinde sadece o insanla değil birbirinin ailesinle de geçinmek zorunda kalıyorsun. Kabul etmek , uyumlanmak kolay bir süreç değil. Rabbim kolaylaştırsın.
YanıtlaSilGerçekten samimiyetle söyleyebilirim ki bu yazıda mutlaka herkes kendi hayatından bir pay çıkarabilir.Tabiki fazlasıyla aynılarını yaşayanlarda çoktur.Rabbim ilminden bilgilerinden faydalanabilmeyi nasip etsin daima ins.Aslinda iş buyuklerden geçiyor.Evlenmis bir yuva kurmuş evlatlarına nasıl davranılması gerektiğini cogu zaman unutuyorlar , herşeyin eskisi gibi devam etmesini istiyorlar.Aksilikler aile içi kavgalar hep bu yüzden başlıyor devamında geliyor malesef.Anne baba sürekli bir beklenti içine giriyor.Ahh keşke bu olaylar hiç yasanmasa...
YanıtlaSilEvet güzel konulara değinilmiş daha hayatın içinden daha farkındalık oluşturacak şekilde herkesin hemen hemen yaşadığı ama içinden cikılamayan fark edilemeyene işret edilmiş emeğinize sağlık.
YanıtlaSil“İnsanların birbirlerinin hayatlarındaki miktar arttıkça, etkilenme azalacak ve herkes kendi normaline dönecektir.” Çok güzeldi… Kaleminize sağlık♥️
YanıtlaSilİnsanın farklılıkları kusur değildir. Farklılıklara uyum marifettir ve ilişkileri zenginleştirir, bizi geliştirir, olgunlaştırır.Çok çok güzel bir yazı emeğinize sağlık 🌸
YanıtlaSilElinize,emeğinize sağlık çok güzel bir yazı.
YanıtlaSilHep diyorum ki keşke daha evvel bilseydim.
YanıtlaSilHerkes kendi rolünün gereğini yerine getirirse ilişkilerde denge sağlanır.
YanıtlaSil👏🏻👏🏻👏🏻👏🏻👏🏻
YanıtlaSilNe yazık ki bize ne yapılıyorsa karşılığını daha güzel daha faydalı olarak vermeliyiz
YanıtlaSilÇok gerçek tesbitler :)) kaleminize sağlık…
YanıtlaSilGüzel tespitler olmuş faydalananlardan oluruz insaallah emeginize saglik
YanıtlaSilNe güzel tespitler. 👏🏻
YanıtlaSilİçte yaşanılan üstün olma istekleri çok güzel anlatılmış. Oysa Mizacının tersindeki kişi yapbozun eşleşen parçasıdır. 💞
Bermuda üçgeni ne güzel kaleme alınmış her hanede benzer davranışlar
YanıtlaSilO kadar keyifle okudum ki yureginize saglik,mutlu evliliklere yol açacak sifa dolu bi yazi
YanıtlaSilEmeğinize sağlık çok doğru bir tespit👍
YanıtlaSilÇok güzelmiş ya Bermuda şeytan üçgeni. Ne güzel de ifade etmişler. Herkesin Ben ben dediği yerde insanları nasıl birleştireceksin anlaştıracaksın. Oysa herkesin oynaması gereken roller farklı.
YanıtlaSilÇok akıcı, eğlenceli hayatın içinden bir yazı olmuş kaleminize sağlık 🌸
YanıtlaSilÇok güzel akıcı eğlenceli bir yazı.. kaleminize sağlık🌸
YanıtlaSilŞeytanı açık et, şeytanın moralini bozmasına izin verme
YanıtlaSilKaleminize sağlık çok akıcı bir yazı olmuş
YanıtlaSilKeyifle okudum. Evli veya evlenecek olanlara okunmasını tavsiye ederim
YanıtlaSil