Kapı çaldı, içeri giren hanım ve eşini gözü bir yerlerden ısırıyordu. Nasılsın kızım? Ben sizin eski yazlık komşunuz, Ece ve Emir’in annesiyim. Çok uzun yıllar geçmişti, Ece ve Emir’i bir parça hatırlıyordu ancak anne ve babası hiç hafızasında kalmamıştı.
Kızım, lafı hiç uzatmayacağım, seni Emir ile tanıştırmak istiyorum. Çok utanmıştı genç kız, çok yakışıklı ve eğlenceli bir çocuktu Emir hatırladığı kadarıyla. Hatta çocukken Emir’e aşıktı… Gerçi Kız Lisesi’nde okuyordu ve yazın sitede gördüğü yaşıtı tek delikanlı Emir’di. “Çok seçeneğim de yoktu aslında aşık olmak için” diye içinden geçirerek güldü genç kız…
“Bunca yıl sonra işimi, adresimi nasıl buldunuz?” diye merakla sordu genç kız. Duyduğu cevaba çok şaşırmıştı. “Hayatta şans, tesadüf yoktur” sözünü hatırladı birden. İstanbul’a bir iş seyahatine giderken uçakta yanında oturan hanım ile sohbet etmiş, ona kartını vermişti. Bu hanım da karşısında oturan hanımefendiye kartı teslim etmiş “Bak Emir’e kız buldum” demişti. İşte o kart iki yıl sonra müstakbel eşi ile tanışma bileti olarak çıktı karşısına…
Akşam eve gidince ailesine durumu anlatmak istedi ki zaten anne-babasının bu durumu bildiğini öğrendi. Anneler görüşüyor ve bu birlikteliğin evlilik ile taçlanmasını istiyorlardı.
Beklenen gün gelmiş, Emir ile buluşmuştu. Çok eğlenceli, neşeli bir çocuk olan Emir bir an bile yerinde duramıyordu. Bir mağazadan öbürüne, bir restorandan diğerine, pır pır uçmak istiyordu.
Ailelerin onayıyla nikah günü alındı, hazırlıklar başladı. Emir’ in keyfi yerindeydi. Annesinin bulduğu kız ile evleniyor olmak çok konforluydu. Bu güne kadar bulduğu tüm kızlara bir kulp takılmış, kimseyi beğenmemişti aile. Emir şimdi çok rahattı, hiçbir şey yapmamanın tadını çıkartıyordu. Annesi düğün salonunu ayarlamış, oturacakları evi zaten önceden satın almıştı. Bir yandan evin boya, badana işleri yapılırken bir yandan parkeler değişiyor, mutfak dolabı yenileniyordu. Emir, ne düğünün ne evin hiçbir koşturmacasına katılmıyordu. Ailesinin kuracağı evde mutlu mesut bir evlilik yapabileceğine inanıyordu. Babası elektrik, su aboneliklerini üzerine almış “Oğlum sen işine gücüne bak sakın işinden geri kalma, izin alma, evini kurmak zaten bizim görevimiz” demişti. “Oh beee hayat ne güzel” diye düşündü. Her şey tıkır tıkır ilerliyordu…
Genç kız, Emir’in rahatlığına, telaşsızlığına biraz şaşırsa da düğünün ve oturacakları evin sorumluluğunu kayınvalide ve kayınbabanın üstelenmesine ses çıkartmadı. Evin tadilat, tamirat, yenileme işlerini birilerinin halletmesi, parasını ödemeleri, her işe koşturmaları, kendisi için de çok büyük bir konfordu. “Oğullarını ne kadar çok seviyorlar” diye düşünüyordu; her işe müstakbel kayınvalide ve kayınpederi koşturup duruyor, her yere yetişiyorlardı.
Evine, evliliğine hiç bedel ödemeyen biri, sahip olduklarının değerini bilecek miydi?
Emir, eşine kıymet verecek miydi?
Evinde keyif alabilecek miydi?
Büyük gün geldi; Şatafatlı, görkemli, damat beyin ailesine ve şanına yakışır bir düğün oldu. Düğün gecesi müzik ile coşup misafirlerini ağırlayan Emir o gece gerçekten çok eğlenmişti. Düğün sabahı balayı için yola çıkıldı ama dün geceki eğlenen gençten hiç eser yoktu. Daha ilk günden Emir’ in yüzünde, bir mutsuzluk, içinde bir sıkıntı olduğunu hissetmişti genç kız… “Eeeee yılların müzmin bekârı, imzayı atmanın şokunu atlatması zaman alacak sanırım” diye teselli etti kendini…
Balayında başlayan kavga gürültü evlerine dönünce de devam etti. Emir çok mutsuzdu. Genç kız, Emir’in neden bu kadar mutsuz, keyifsiz olduğunu bir türlü anlayamıyordu. Akşam işten çıkıp annesine gidiyordu. Eşini her aradığında telefona kayınvalidesi bakıyor “işten çıkıp bana uğramıştı kızım koltukta uyuyakaldı, çok yorgun Emir” diye kapanıyordu telefon…
Pazar sabah kalkıyor, Emir evde yok, telefona sarılıyor “Annemde kahvaltı yapıyorum, sen de gel istersen?” cevabıyla karşılaşıyordu.
- Tüp bitti Emir…
- Babama söyle…
- Eve gelirken ekmek alır mısın Emir?
- Annemler uğrayacak akşama onlar getirir…
- Akşam dışarı çıkalım mı hayatım?
- Olur annemlere gideriz…
Evin içinde mutsuz, keyifsiz olan Emir’in artık konuşmaları da değişmeye başladı. Sesini yükseltmeye, bağırmaya çağırmaya, kısa ama küfre dönen cümlelerle hitap etmeye başlamıştı karısına. Ne yapsa kocasını memnun edemiyordu. Sürekli şikâyet eden, annesinin evinden kendi evine gelmek istemeyen, ağzı bol hakaret ve küfür dolu bir adama dönmüştü Emir...
-Emir sana yemek yaptım bu akşam iş çıkışı direk eve gelir misin?
- Olmaz, bizim evde asansör var ben asansör beklemeyi sevmiyorum. Annemlerin müstakil evi bizim evden daha güzel, asansör bekleme derdi yok , ben akşam anneme gideceğim...
Bu cümleyi duyunca, kayınvalidesinin oturduğu siteden müstakil bir ev bakmaya başladı genç kız. Madem ki Emir asansörün olmadığı bir evde rahat edecekti o zaman acilen evi değiştirmeleri gerekiyordu. Yeni bir eve taşınmak için annesinden izin alınması gerektiğini söyledi Emir…. “Annem oturduğumuz ev için çok para harcadı, öyle kafana göre ev bakamazsın” dedi Emir. Genç kız o kadar çaresiz hissetmişti ki, neden, neden, neden? Neden olmuyordu. Ne yapsa olmuyordu.
Bütün bu tartışmaların üzerine Emir, akşam eve gelince “Beni kandırdın, ben evlenmek istemiyordum!” dedi. Genç kız artık aklını kaybetmek üzereydi. Böyle bir saçmalık olamazdı, girdiği sarmaldan çıkamıyor olayların nasıl bu kadar saçma bir boyuta taşındığını algılayamıyordu. Oysaki Emir’in evlenme teklif ettiği anı, düğün günü elinde kocaman kırmızı bir buket çiçekle kapısında beklediğini dün gibi hatırlıyordu. Ne olmuştu bu çocuğa da bir türlü aile olamamışlar, aralarında bir bağ oluşmamış, birbirlerine karı-koca olamamışlardı? İkimiz de sağlıklıyız, evimiz var, arabamız var, işimiz-gücümüz var. İnsan bu kadar çok imkâna sahip olup neden bu kadar mutsuz olurdu ki? Neden karısının- evinin değerini bilmezdi ki? Bipolar kişilik bozukluğu diye bir yazı okumuştu… Acaba Emir bipolar kişilik bozukluğuna mı sahipti? Eyvah! Hasta bir adamla mı evliydi? Ya da her şey kendi suçu muydu? İyi bir eş nasıl olurdu?
Ne yapması gerekiyordu?
Ne yapmamalıydı?
“Artık sağlıklı düşünemiyorum hatta hiç düşünemiyorum” diye kendi kendine konuşmaya başladı. O kadar çaresiz, o kadar sıkışmıştı ki…
Arkadaşının tavsiyesi üzerine katıldığı bir eğitimde “İnsan bu hayatta bedel ödediğine değer verir” sözü bir tokat gibi çarptı suratına. Hem kalbi, hem yüzü yanıyordu bu sözün ağırlığından…
Eğitimde duyduğu tek bir cümle…
Cümledeki gerçekliğin acısı…
Ve devamında dinledikleri..
Bedel, bir ilişkinin mayası… Bu hayatta kim kimi seviyorsa ancak bedeli kadar sever…
Karşımızdaki insanın yapması gereken görevleri, sorumlulukları, sırf o işine gücüne baksın, aman o rahat etsin diye üstlendikçe, ona zarar verir ve rahatlık tuzağına düşürürüz. Rahatlık tuzağındaki kişi dinlemez, öfkelidir, tepkisel, sabırsız, hareketli, doyumsuzdur. Söylenir, kızgın olur, nankördür. Rahatlık tuzağındaki insan ilişkilerini imkâna göre kurar. Ona kim imkân veriyorsa onun yanından ayrılmaz… Ve daha pek çok gerçek.. Tüm bunları ve daha fazlasını dinledikçe gerçek sebepleri anlamaya başlamıştı. Bütün problemlerinin, Emir’in kendisine hiç değer vermemesinin, evliliğinin bitişinin gerçek sebebi, kocasının bipolar olması değil, BEDELSİZ olmasıydı. Kocasının evine, evliliklerine, ilişkilerine en acısı da kendisine hiçbir bedelinin olmaması…
Hızlı ve anlaşmalı boşanma davasının ardından, herkes annesinin evine dönmüştü. “Emir annesi ile çok mutlu olacak” diye düşünürken, anne-oğulun çok kavga ettiği, Emir’in orada da çok mutsuz olduğunu öğrendi. Eğer eğitimdeki bilgileri almamış olsaydı buna çok şaşırırdı. Evlilikleri boyunca anne oğlunun; oğlu da annesinin yanından ayrılmamıştı oysa ki...
Keşke dedi genç kız…
Keşke karı-koca birlikte yavaş yavaş evimizi tadilat ettirseydik, keşke bu kadar lüks bir düğünümüz olmasaydı keşke her şey bize hazır sunulmasaydı….
Annenin bulduğu kız… Şehrin en güzel otelinde annenin ödediği parayla yapılan düğün… Annenin satın alıp hediye ettiği ev… Evin boya-badana- tamirat, doğalgaz tesisatı işlerini babanın halletmesi… Evin elektrik – su aboneliklerinin Emir işine gücüne baksın diye babanın üzerine alınması… Rahatlık tuzağında , evlilik yaşına gelmiş, büyümüş ama yetişmemiş bir çocuk.
Boşanmanın ardından otuz beş yaşındaki oğluyla yeniden birlikte yaşamaya başlayan kayınvalide düşündü mü acaba hiç?
“Tahtını yaptım ama bahtını kaybettim….”
***
Herkes mutlu olmak ister.
Herkes başarılı olmak ister.
Herkes sevdikleri ile iyi ilişkiler içinde olmak ister.
Ama bunun yöntemlerini, yasalarını bilmez.
***
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, mutlu ve başarılı olabilmek, sevdiklerimizle iyi ilişkiler içinde olabilmek için ihtiyacımız olan bilgileri bize aktarır.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi Seminer Programları;
'Kim Kimdir'
'İlişki Ustalığı
Başarı Psikolojisi
***
Ne kadar gerçekçi bir yazı olmuş, emeğinize kaleminize sağlık.el bebek gül bebek büyütüp yetiştiremediğimiz çocuklar:( bedel bir iliskinin kıymetlisi.dogru bedeli ödeyen ve ödeten olabilmek dileğiyle:)
YanıtlaSilÇok güzel👏
YanıtlaSilBiz anne babalar, maalesef bu hikayede olduğu gibi çocuklarımızın yapması gereken sorumlulukları aldığımız için onları marifetsizleştirdik 😔
YanıtlaSilEmeğinize sağlık çok gerçekçi bir yazı 👏
Çok güzel bir yazı ve bedeli kadar sevmek ,bedelin kadar sahip olmak bunu bilmek nekadar kıymetli bir bilgi iyiki DTÖ var ve bunu bilmeyi nasip oldu
YanıtlaSilniyetli olduğunu zanneden ama hep bir adım daha yanlışa götüren davranışlar... Çok anlamlı bir yazı. Tam da günümüz insanını ve evliliklerini anlatıyor.
YanıtlaSilEmek vermeden kazandiklarindan sonra elde kalan kaybedilen zamandir, tahta yorulmadan oturulmaz
YanıtlaSilBedel, bir ilişkinin mayası… Bu hayatta kim kimi seviyorsa ancak bedeli kadar sever…
YanıtlaSilKarşımızdaki insanın yapması gereken görevleri, sorumlulukları, sırf o işine gücüne baksın, aman o rahat etsin diye üstlendikçe, ona zarar verir ve rahatlık tuzağına düşürürüz. Rahatlık tuzağındaki kişi dinlemez, öfkelidir, tepkisel, sabırsız, hareketli, doyumsuzdur. Söylenir, kızgın olur, nankördür. Rahatlık tuzağındaki insan ilişkilerini imkâna göre kurar. Ona kim imkân veriyorsa onun yanından ayrılmaz…
Tüm farkı yarataran emektir
YanıtlaSilBedelsiz hayat yaşanılmamış hayattır,elinize emeğinize sağlık çok güzel bir yazı
YanıtlaSilOkurken kendimi bulduğum, yaşayarak öğrendiğim"insan bedel ödediğine değer verir" sözü hayatımın özeti.. kaleminize sağlık.
YanıtlaSilGerceklerin yüzümüze tokat gibi carptigi bir yazi muhtesem elinizi, emeginize saglik 👏
YanıtlaSilBedel hayatın sırrı
YanıtlaSilNeden sorusuna cevap bulamıyordum hayatımda deneyimsel Tasarı öğretisi ile nedenlerin cevabını bulmanın huzuru çok güzel ,emeğinize sağlık kalemiz kuvvetli olsun inşaALLAH
YanıtlaSilÇevremizde sıkça duyduğumuz, çok gerçek bir hikaye. Anne babalarımızın ve adaylarının bu gerçeği bilmeleri ne güzel olurdu. Bir insana yapılabilecek en büyük kötülüklerden biri ,rahatlık tuzağına düşürmek. Hayattaki başarısını elinden almak. Umarım çocuklarımızı, ilişki kurduklarımızı yetiştirenlerden olabiliriz...
YanıtlaSilEllerinize sağlık çok güzel
YanıtlaSilNe kadar güzel anlattınız ..bedelsiz olunca herşey ne kadar sahte oluyor...bedel gerçeğe götürüyor herşeyi....
YanıtlaSilİnsan yuva kurmanın heyacanı ile bir çok şeyi anlayamayabiliyor
YanıtlaSilBoyle derin ve hayatımızın her alanında bizde olan bir konu (bedel) boyle guzel bir dille yazdığınız icin cook teşekkür ederim. Aşkta bedel ödemek. Herşeyin bir bedeli vardır. Hazır yemeği bile çiğnemek gerek,yutmak gerek. Hazır gelen şeylerin kıymeti bilinmez ,çabuk tükenir. Ortaya çıkan herşeyin üzerinde alın teri vardır. Herşey bedelidir. Bedeli olan değerlidir. Bizi biz yapan değerler verdiğimiz emekten (ödediğimiz bedelden ) geçer.
YanıtlaSilMevlana’nın muhteşem şekilde özetlediği gibi “İnsanın kanadı; GAYRETİDİR”…
Çok teşekkürler.
Herşeyin kıymeti bedel ödedikce bilinir , tıpkı evliliğimizde de olduğu gibi 🌷 elinize, emeğinize sağlık 🙏
YanıtlaSilBayıldım... çok çok doğru bir yazı. Bir insan her şey varken neden mutsuz olamaz, cevabını o kadar net ki...
YanıtlaSilDogal Samimi bir yazı doğru bildiğimiz yanlışların sonuçlarını göstermiş emeğinize saglik
YanıtlaSilBedel ne kadar güzel anlatılmış.İyı niyetle yaptığımız herşey katmadeğeri ile birlikte bize zarar olarak dönüyor. Mutlu olmak ve mutlu etmek istiyorsak kimsenin sınırlarına girmemeli kendi sınırlarımıza da kimseyi sokmamalıyız .Emeğinize sağlık
YanıtlaSilBiz kadınlar erkekleri rahatlık tuzağına düşürmeye bayılıyoruz... Emeği olmadan erkek de ailesine değer vermiyor... Sarmal ..
YanıtlaSilYazıdaki örnegi yaşamak...tebrikler
YanıtlaSil“Evini kurduk. Araba aldık. Düğününü yaptık.” gibi cümlelerin altında kahraman olma isteği yatar. Oysa kendi evini, arabasını alabilen, kendi düğününü yapabilen bir kahraman yetiştirmek çok daha kıymetlidir. Büyüten mi, yetiştiren mi olmalıyız? Karar vermek lazım🤔 Kaleminize sağlık👏👏👏
YanıtlaSilÇok güzel bir yazıydı
YanıtlaSilHayat emek ister,bedel ister bilinçsizce yapılan ve açlık oluşturulmayan çocuklarımıza maalesef merhametli düşündüğümüzü zannedip tavizler oluşturuyor ve onların hayatlarına kocaman bir boşluk açıyoruz. Evlatlarımız kazanımlarımız mı olmalı yoksa kayıplarımız mı …İşte asıl sorulacak soru ve cevabı bizde…Açlıklar oluşturup bedeller ödedip hayata ağacın en köklü hali igibi tutunup göge dallarını en verimli sunması gibi sağlam olmalı.Yaşarken mücadele asla bitmez,bedellerimiz kıymetlimiz
YanıtlaSilBu sıralar o kadar çok arttı ki bu öyküler. İsimler farklı olsa da sonuç hep aynı.
YanıtlaSilYasaya uygun yaşamayınca ters yöne gitmiş oluyorsun ve kaza kaçınılmaz oluyor.
Bedel hayatın en kısmetli yasası🌸
YanıtlaSilÇocuğunu sorumluluk sahibi, kıymet bilen bir insan olarak yetişmesini isteyen bir insanın ebeveyn olarak yapması gereken demek ki çocuğun rahatlığı için tüm sorumluluğu kendi üzerine alması değil, çocuğuna sorumluluk yükleyerek yani bedel ödeterek büyütmesidir. Elmasın elmas olabilmesi için basınca ihtiyacı vardır.
YanıtlaSilElinize sağlık, ne kadar muzdaribiz bedelsizlikten, çok güzel bir anlatım.
YanıtlaSilBedel alan bedel ödemeyi bilmez. Dolayısıyla kıymet de bilmez. Harika bir yazı olmuş hocam, elinize, emeğinize, yüreğinize sağlık.
YanıtlaSilBedel ve karşılığı üzerine bu hayat. Bedel alanın zayıflığı , bedel ödeyenin güçü. Rahatlık tuzağı. Elinize, emeğinize, yüreğinize sağlık hocam 🙏
YanıtlaSilBEDELSIZLIK DEGERSIZLIGI GETIRIYOR COK GUZEL BIR YAZI OLMUS ALLAH RAZİ OLSUN
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş kaleminize sağlık
YanıtlaSilElinize emeğinize sağlık. Çok güzel bir yazı olmuş. 👏👏 gerçekleri öğrenince nerelerde hata yaptığımızı anlıyoruz. Bedelin iz ve işaretlerin ne kadar önemli olduğunu bu yazıyla bir daha anlamış olduk🌹🌹🌹
YanıtlaSilKaleminize sağlık... Bizim rahatlık tuzağına düşürdüğümüz biri var mı ve biz hangi konularda rahatlık tuzağına düşmüş olabiliriz bunun üzerine iyice düşünmemiz gerekiyor.. Faydalı bir yazı olmuş...
YanıtlaSilMaalesef ki insanlar gerektiğinden fazla vererek karşı tarafı rahatlık tuzağına düşürüyorlar. Her insanın ilişki için ödemesi gereken bedeller vae. Bu bedelleri kimse başkasının yerine ödeyemez.
YanıtlaSilEmeklerinize sağlık
YanıtlaSilElinize sağlık.. İnsan bahtını yapacağını zannettiği için tahtlar yapmaya çalışıyor ama tam tersi oluyor gerçekten de.. Teşekkürler DTÖ ..
YanıtlaSilO kadar akıcı ve güzeldi ki yazınızı okuyayım diye neredeyse yemeğin altını yakacaktım. Bizi böylesine etkileyen bir yazı yazdığınız ve sık sık karşılaştığımız bu tür olaylara bakış açımızı genişlettiniz bu güzel paylaşım için çok teşekkür ederim.
YanıtlaSilİlk günden işaretler geliyor ama bilmeyen insan neden anlasın...
YanıtlaSilYetişmek. Yetiştirebilmek ümidiyle... 🤍
Kaleminize Sağlık. Çok faydalı bit yazı olmuş
YanıtlaSilBu hayatta her şey bedel ve karşılığı üzerine kurulmuştur. Seni ödemediğin hiçbir şey senin değildir. Bu bir aile bir yuva dahi olsa.
YanıtlaSilÇok gerçek çok hayattan bir hikaye elinize sağlık 🙂
YanıtlaSilİnsanı geliştiren kilit; bedel.
YanıtlaSilKaleminize sağlık🌸
O kadar tanıdık bir hikaye ki çok etkilendim 😞
YanıtlaSilRahatlık tuzaginda buyudugumuz için doyumsuzlastik.gelecegimiz bereketsizlesti.
YanıtlaSilBedelini ödemediğin aile ailen olmuyor…
YanıtlaSilAsansör beklemek istememe kısmında gözlerim faltaşı gibi açıldı. Maalesef gerçek hayatta da var ve bunu söyleyen kişi o kadar rahat ve en doğal hakkı gibi söylüyor ki karşısındaki ‘’Ben delirmekte haksızım herhalde’’ şüphesine düşüp alttan alarak olgun bir davranış sergilediğini sanabiliyor.
YanıtlaSilAnnemin bir lafı vardır: ‘’Bunun sopası eksik gelmiş’’ der.
Çocukları şımartınca çözümü de şiddetle sağlamaya çalışıyoruz, çok yalnış bir davranış ama Emir’in de ihtiyacı var gibi, laftan anlayacağa benzemiyor. Çok sinir oldum😡
Bedelli, hayırlı evlilikler nasip olmask dileğiyle.. Çok güzel bir yazı
YanıtlaSilBunu evlenmeden önce bilse idim keşke ‘ bedel ödetme’ durumunu
YanıtlaSilÇevremden ne çok hikaye geldi gözümün önüne… Çok güzel yansıtılmış bir hikaye… Yazanın ellerine sağlık 💐
YanıtlaSilGerçekten güzel tespit emek olmadan olmuyorum emeğinize sağlık
YanıtlaSilÇok güzel detaylara değinilmiş, teşekkürler
YanıtlaSilÇağın problemi.Esimizle çocuğumuzla olan problemin ana nedeni bedelsizlik.
YanıtlaSilİyilik yaptığımızı zannederken kolaylık sağlıyorum, işi kolaylaşsın diye yaptığımız şeylerin aslında o kişiye yapılan en büyük haksızlık olduğunu bilmeliyiz. Bedelsiz kıymet bilmeyen bir evlat, eş, kardeş ya da arkadaş oluyoruz. Mutlu olmadığımız gibi mutlu etmesini de bilmiyoruz. Çok güzel anlamlı bir yazı olmuş ellerinize emeğinize sağlık.
YanıtlaSilHazıra konmak insana cazip gelir. Oysa insan aslında bedelini ödemediği hiçbir şeye sahip değildir
YanıtlaSilBedel emek ne güzel şey diyesl geliyor insanın. İnsanı insan yapan onurlandıran mutlu huzurlu yapan. Çok güzel olmuş teşekkürler 😊
YanıtlaSilÇok iyi bir yazıymış gerçekten hocam, bir emek ve çaba sarfetmeden elde edilen şeylerin değeri bilinmiyor diye bir sonuca ulaştım bu yazıda. Uğraştığımız çaba sarfettiğimiz şeyler veya kişiler bizim için değerli oluyor fakat bir emek sarfetmeden ulaştıklarımızın çok önemi olmuyor gözümüzde 🥰
YanıtlaSilBEDEL ödediğine değer verir insan...
YanıtlaSilEmek vermeden alın teri almadan sırtın agrımadan kafan catlamadan olmaz illaki elin nasır tutacak Baska turlu olanı kabul etmiyor yasam
YanıtlaSilGünümüzün gerçeği hikayeleştirilmiş..Malesef hayatımızın her alanında yarış atı gibi yarıştrlıyoruz..Ne yazık..😔
YanıtlaSilO kadar katıksız yazılmış ki okurken içim sıkıştı. Kaş yaparken göz çıkarıyoruz ve nerede yanlış yaptığımızı anlamıyoruz. Yanlışlarımızı gözümüze sokmuş. Ellerinize sağlık.
YanıtlaSilMukemmel bir yazi. Ne kadar dogru noktalar. Herseyin bir bedeli var yuva kurmanin da bir bedeli var. Her seyin hazir olmasi yerine bedel odemek insana mutluluk verir.
YanıtlaSilHayatta zorlukla elde edilen şeylerin nekadar degerli oldugunu hatırlattı bana. Herşeyi alabilirsin, hazır bulabilirsin ama mutlulugun hiç bir yerde sattılmadıgın anlatmış. Mutluluk, iki kişinin sagladıgı birşey. Hayatta en güzel şeyler bedava; anlayana... Sevgiler.
YanıtlaSilHayatın bir sırrı varsa oda bedeldir net.
YanıtlaSilİnsan nasıl yaxaş yavaş bozuluru çok iyi anlatmış.
YanıtlaSilKarşımızdakini nankör yapan biziz. Ona emek verdikçe ve o emeğin karşılığında bedelini ödetmedikçe nankör bir insan buluyoruz karşımızda. Ve bize vermediği o emeği ve bedeli çok farklı kişilere ya da alanlara ödüyor. İşte her şeyin karıştığı, işin içinden çıkılamadığı o nokta.
YanıtlaSilKaleminize sağlık 🌸
Kendi bedellerimizi başkası ödediğin de yada başkasının bedellerini biz ödediğimiz de hayat karmakarışık bir döngüye giriyor Bizlere zehir oluyor
YanıtlaSilBu hayat da senin ödemediğin bedel senin hayatın değil dir
TAHTINI YAPTIM BAHTINI KAYBETTİN
TEŞEKÜRLER .
Bedel, bir ilişkinin mayası… Bu hayatta kim kimi seviyorsa ancak bedeli kadar sever…
YanıtlaSilHayatta mutlu olmak için yapılması gereken
Bir gerçeği daha duyurdunuz bize. Eğitimler ve bu güzel anlatımlarıniz için çok teşekkür ediyorum.