Taze yağmur havası gelsin diye camı açmıştı Seda. Bilgisayar başında, uzaktan toplantısını yapıyordu. Ardı ardına gelen kornalar onu yerinden kaldırdı, camı kapattı. Toplantıya devam etmesi gerekiyordu. Sakin kafayla ve çocuk sesinden uzak konuşabilmek için arka odaya geçmişti. Altı yaşındaki ikizleri odalarında oynuyorlardı o sırada. Tuna karton koliden yaptığı otobüsün içine peluş oyuncakları doldurmuş, evin içinde gezintiye çıkmışlardı kardeşiyle beraber. Belli ki yine bir senaryo vardı… Konuşmalar ve çığlıklar yükselmeye başladı. Oyun keyifli ilerliyordu. Seda kapıyı da kapatmak zorunda kaldı. Eğer evde ikizleriniz varsa gürültü eksik olmazdı…
Altı sene önceydi. Karlı bir Ocak ayında dünyaya gelmişti ikizleri.. Daha dünyaya gelmelerinden önce, onun adına telaşlanıyordu insanlar. Nasıl bakacaksın onlara? Bir tanesine bile yetişmek çok zor. Seda belki cahilliğinden, etrafındaki insanlardan daha az telaşlıydı. Yaşayarak öğreneceğim herhalde diyordu…
İnsan alacağı kıyafet için deneyim transferi yapabilir veya yapacağı kek için. Ama genelde önemli konularda bunu yapmaz.. Halbuki çocuk yetiştirme konusunda ve ilişkiler konusunda deneyim transferi kişiyi dününe göre daha iyi kılar.
Kaldıramayacağımız yük bize verilmez diye düşünüyordu. Bebeklerin doğmasına az bir süre kala Seda’ya yardımcı olmak için annesi İzmir’den İstanbul’a gelmişti. İkizlere tek başına bakamazsın demişti. Bakıcıya da güvenemezsin.. Dönüş zamanını düşünmeden, evini yurdunu bırakıp bebekler ve Seda için gelmişti, büyük bir fedakârlık göstererek... Hep beraber aynı evde yaşamaya başlamışlardı. Birlik olma zamanıydı.
Bebekler biraz büyüyüp Seda’nın işe başlama zamanı geldiğinde bir bakıcı ile de anlaşmışlardı. Belki de Seda’ya sağlanan bu konfor sayesinde onları iki yaşına kadar emzirebilmişti… Bebekler iki yaşına geldiğinde Seda bir şeylerin çok da doğru olmadığını hissetmeye başlamıştı. Anneanne sevgisiyle büyüyorlardı çocukları, çok şanslılardı. Anneleri de yanlarındaydı. Evet, yanlarında duruyordu ama gerçekten yanlarında mıydı? Ödemesi gereken bedelleri ödüyor muydu? Bir sandalye gibiydi belki ama bacaklarından biri kısaydı. Seda işteyken tüm gün ikizlerle anneanneleri ve bakıcı ilgileniyor, yemeklerini anneanneleri yediriyordu. Eve geldiğinde ise anneanne bir yandan akşam yemeğini hazırlıyor, Seda da çocukların yanında durup onlarla ilgilenmeye çalışıyordu. Yardımcıları zaten evi temizlemiş, ortalığı toplamasına da gerek yoktu. Bebeklerin annesi miyim yoksa ablası mıyım diye düşünüyordu. Oysa o çocuklar birer emanetti..
Benim rolüm ne?
Anne olmanın hakkını veriyor muyum?
Benim rolüm ne?
Anne olmanın hakkını veriyor muyum?
Çok sevdiği mutfak işleri bile neredeyse tamamen Seda’dan çıkmıştı. Annesi kendi düzenini kurmuştu. Hem çocuklara hem kendilerine ne yemek yapılacağına annesi karar veriyordu. Seda’nın değil annesinin düzeni geçerliydi artık. Mutfağa girmek istemiyordu o dönemde, dolapları açtığında yabancıydı kendine. Bazen mutfağa girdiğinde de annesi mutlaka müdahale ediyordu… Bir işe yaramadığını, fayda vermediğini hissediyordu Seda.
Oysa ki evin mutfağı, evin en çok ona ait alanıydı. Evde tüten bir ocak varsa o mutfaktan çıkardı. Bu alanın orkestra şefi de Seda olmaydı. Bu alanda fayda vermediğini hissediyordu artık.
Fayda vermeyen her şey yok olmaya mahkûm değil mi?
Bir şeylerin değişmesi gerekiyordu… Annesinin sürekli desteği olmadan çocuklarına bakabilmek istiyordu. Bağımlı olmak istemiyordu…
Nedir bağımlı olmak? Vazgeçebilecek gücünün olmaması …
İkizler üç yaşına gelip kreşe başladıklarında değişimi başlatmaya karar verdi... Şu ana kadar üzerinde çok fazla emeği olan annesini kırmadan ikna edebilmek zor olacaktı. Fakat zor da olsa yavaş yavaş kabul etmişti... Bakıcı zaten ayrılmıştı. İhtiyaç duyduğunda yine çağırırdı annesini tabi ki…
Artık ikizler gündüz kreşe gidiyorlardı, akşam üzeri işten geldiğinde Seda onları kreşten alıyor, beraberce eve geliyorlardı. Seda bir yandan çocuklarla ilgilenirken, bir yandan yemeğini hazırlıyordu. Ne hazırlayabilirse… Hayatı eskisine göre çok daha zordu. Ama anne olmak fedakârlık değil miydi? Feda etmesi gerekiyordu bir şeyleri. Anneler konforlarını feda ederlerdi. Seda da aynısını yapmayı seçmişti. Ödenmesi gereken bedelleri ödemeye hazırdı.
Feda etmek…
Emanetler..
Bugün iyi ki dediği bir dönüm noktası olmuştu Seda için… Fakat üç sene önceki gücünü ve kararlılığını koruyabilmek mümkün müydü? İnsan her zaman güçlü olabilir miydi?
Eğer bir baskı yaşıyorsa, bu onu güçlendirmek değil miydi? Her şey yolundayken iyi bir anne olabilirsin. Baskı altındayken de iyi bir anne olabiliyor musun? Geçmem gereken sınav budur belki de dedi…
Pencereden başını uzatmış, uzaklara bakarken çok güzel bir şey fark etti…
Çocuklar! Koşun gelin, bakın orada ne var!
***
Hayattaki rollerimin farkında mıyım?
Bu rollerin hakkını verebiliyor muyum?
***
Deneyimsel Tasarım Öğretisi seminer programları sevdiklerimizle kaliteli ilişkiler kurmamız, hayatta mutlu ve başarılı olmamız için ihtiyacımız olan bilgileri aktarır.
***
Kim Kimdir
İletişimde Ustalık
Başarı Psikolojisi
***
Emanet
Reviewed by Deneyimsel Tasarım Öğretisi
on
Ocak 10, 2023
Rating:
Teşekkürler Sevgili Hocalarım. Kaleminize ,yüreğinize sağlık...
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş. İnsan kendi iç sesini dinliyor gibi hissediyor.
YanıtlaSilHayattaki rollerimizin hakkını vermemiz gerektiğinin farkına varsak da kriz çıkana kadar geçiştirmeye çalışıyoruz.
Halbuki içinde olduğumuz süreç neyse hakkını vermeden oradan geçirmiyorlar, hep bir şeyleri sürüklemeye çalışan, sıkışmış hisseden birine dönüşüyor insan.
Bazen kendi hayatımızın başrolünü başkalarına vermek anlık fayda olduğu için işimize geliyor. Fakat toplamda acısı ve bedeli bizden çıkıyor. Elinize emeğinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş
YanıtlaSilEmeğinize saglik cok guzel bir yszi olmuş, iyi geldi:)
YanıtlaSilHayatımızdaki rollerin hakkını vermek
YanıtlaSilÇok güzel ellerinize sağlık
YanıtlaSilİnsanın rollerinin farkında olabilmesi ve hakkını verebilmesi ne büyük marifet!
YanıtlaSilSahip olduğumuz rollerimizin hakkını verebilmek dileğiyle...emeğinize sağlık:)
Kızımın "Ben de arkadaşlarım gibi pencerede beni bekleyen annemin olmasını isterdim"
YanıtlaSildediğini unutmuyorum. O yüzden 10 yıl sonra olan oğlumu ben büyüttüm.
Herkes kendi hayatının baş rolünü oynar. Herkes kendi defterini doldurur. Pişmanlıkları, yanlışları, cahillikleri olabilir insanın, yeter ki ısrar etmesin…
YanıtlaSilEmaneti emanet olarak görebilmek çok güzel anlatılmış. Emeğinize sağlık 🍃
YanıtlaSilBu hayatın telaşına kapılıp aslında hepimizin farkında olmadığı rollerimiz. Ne kadarda normalleştirdik aslında ne anne, ne eş, ne evlat olabiliyoruz bu koşturmanın içinde bu yazı ile bize bir kez daha fark ettirdiğiniz için teşekkürler.
YanıtlaSilİnşALLAH hayatın hakkını verebilenlerden oluruz🤲🏻🌸
YanıtlaSilİnsan gerçekten kendi ödemesi gereken bedelleri ödeyince hem daha mutlu hissediyor, hem çocuklarının,evinin kıymetini daha iyi biliyor
YanıtlaSilİnsan kolaya alışınca kendi yükümlülüklerini farkına varması daha zor oluyor. Zorlukları paylaşmalı insan hayatta ama rolünü de kaybetmeden… “Hayattaki rollerinin hakkını veriyor musun?” Diye sorduran da bir yazı olmuş.😊 Yazanın emeğine sağlık. 🌸
YanıtlaSilAllah 'ın emaneti çocuklarımıza hakkıyla annelik yapabilmeyi nasip etsin Rabbim ..Zor zamanlar...
YanıtlaSilHayatımdaki rollerin hakkını verebiliyor muyum
YanıtlaSilinsan düşünmesi gereken bu soruyu sorabiliyormu baskı altındayken
Rolümüzün en iyi performansını sergileyebilmek umuduyla… elinize sağlık ☘️
YanıtlaSilÇok güzel
YanıtlaSilEmeğinize sağlık, çok güzel yazı...Egitimleriniz ile inşallah yol alacağız.
YanıtlaSilGüzel bir yazı.Elinize sağlık.
YanıtlaSilBize emanet verilenlerin hakkını verebilmek ümidiyle..
YanıtlaSilOnların bize emanet olduklarını hatırladığımızda gerçekten her şey bir nebze daha kolaylaşıyor.
YanıtlaSilİnsanın baskıda doğru tepki verebilmesi kolay olmuyor gerçekten
YanıtlaSilEmeklerinize sağlık..Hayatımızdaki rollerimizin hakkını verebiliriz inşaAllah..
YanıtlaSilİnsanın baskı gelmeden baskıyı vermesi ne kadar kıymetli. İyiki ilim var🌸
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş kaleminize sağlık 🏵️
YanıtlaSilKendi rolümüzün hakkını verebilmek çok önemli. Eğer biz veremezsek bedelini ödeyen kişi rolümüzü üstleniyor.
YanıtlaSilEğer rollerimizin hakkını veremezsek hayat o rolleri elimizden alıyor. O yüzden bedelini kabul edip rollerimizin hakkını verelim.
YanıtlaSilHayattaki rollerimin hakkını verebiliyor muyum? Çok çarpıcı ve çalışan bir anne için acı bir yüzleşme
YanıtlaSilGerçekten çocuğumu yetistirebiliyor muyum?
YanıtlaSilHer insan kendi bedeline muhtactir..
Kendi bedellerimizin hakkini verebilmeye çalışmak ümidiyle...
Her Seçim bir vazgecistir. İnsanoğlu doğru yerde doğru zamandan doğru emeği ödemeli.
YanıtlaSilFayda vermeyen her şey yok olmaya mahkum, evet👏
YanıtlaSilEmeğinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş ✨✨
Günümüzde öğretilmeye çalışılan yanlış bilgilerden biri de bu."Bedel ödemeden de hak edebilirsin."
YanıtlaSilEmeğinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş
YanıtlaSilYağmurun ardında gelen gökkuşağıni bende onlarla beraber görür gibi oldum ;)
YanıtlaSilCennetin koşulsuz verildiği kişi ANNE...
Emanetlerinizi iyi yetiştirmeniz dilegiyle...
Emeği geçen herkesten ALLAH razı olsun...
İnsan bu hayatta rolünün gerektirdiği şeyleri yapmalı
YanıtlaSilGercekten cok guzel yazılmış çoğu insanın iç sesi kaleme dokulmus
YanıtlaSilHerkes rolünün hakkını verse ne güzel olurdu yaşam.. Elinize sağlık bu önemli hatırlatma için..
YanıtlaSilÇok teşekkürler
Rollerimizin farkında olabileceğimiz ve en iyi şekilde hakkını verebileceğimiz ömür diliyorum hepimize .. Ellerinize yüreğinize sağlık bu zamanda çok ihtiyacımız olan ne güzel bir konuya değin mişsiniz..
YanıtlaSilAyaklarımın üzerinde dururum diyip kocayı terkeden, sonra da annesiyle yaşayan Günümüz anneleri için ibret verici bir yazı olmuş. Elinize sağlık. Bu arada sonu çok sert bitmiş pat diye. Elinize sağlık
YanıtlaSilEmeğinize sağlık
YanıtlaSilAnnelik üzerine... Deneyim üzerine... Ne güzel bir anlatım. Kaleminize sağlık 🤍
YanıtlaSil