Bir Aralık sabahıydı dışarıda dondurucu rüzgârların estiği. Kevser yataktan kalkmakta zorlanıyordu. Bir süredir acayip baş ağrıları oluyordu ama bugünkü farklıydı. Her zaman uyandığında ağrısı geçmiş olurdu ama bu sefer öyle değildi. Sanki susmamacasına sirenler çalıyordu başında. Kulağını kapatsa da hiçbir etkisi olmuyordu çünkü o korkunç sürekli çalan tiz ses içerden geliyordu. Başımı bir yere mi çarptım diye düşündü. Hayır, sadece iş yerinde çok gerildiğini hatırladı hayal meyal. Tüm dişlerini sıkmış omuzları ensesine sıkışmış ellerini yumruk yapmış bir vaziyette müdürün odasından çıktığını hatırladı. Kareler yavaş yavaş zihninde canlanıyordu.
Ne olmuştu onun öncesinde. Hatırlamaya çalıştıkça ağzında garip acı bir tat hissediyordu. Yöneticisi ona ne demişti. Ha evet. “Yetersizsin”, demişti. O kadar çalışması yorgunluğu bir yana sanki yüksek bir kuyunun içine omuzlarından itip atmıştı onu. Şaşkın irtifa kaybederken ne canının derdindeydi ne nasıl kurtulacağının. Aklında tek bir soru. “Nasıl olur?” Sadece şaşkındı ve hızla irtifa kaybediyordu. Hiçbir şey yapmıyordu ama hızlanıyordu. Derken bir çat sesiyle kendini sekreter masasının önünde buldu. Uyanmıştı. Kuyuda değildi. Arkasına baktı. Kapıyı çarpıp çıkmış olmalıyım diye düşündü.
“Off, nasıl düzelteceğim aramı şimdi?” diyen iç sesini bir tarafa bırakıp demek ki başımı değil ruhumu çarpmışım; o yüzden bu haldeyim bu sabah diye düşündü.
Hâlbuki ne kadar emek vermişti her şeye. Çalıştığı yer yeni bir araştırma ve girişim firmaydı. Başlangıçta sayıları azdı. Her şeyi kendimiz yapacağız demişti kurucuları Sevim hanım. Onu çok sevmiş firmayı kendi firması gibi benimsemişti. Halıların döşenmesinden masaların yerleşmesine kadar her şeyle ilgilenmişti. Bir yandan su sebilinin siparişini takip ederken bir yandan muhasebe kayıtlarını düzenlemeye çalışıyordu. Arada ansızın gelen kargolarla dikkati ve işleri bölünüyor, kargoları dağıttıktan sonra gelen arama yoksa yine kendi işine dönüyordu. Muhasebeci olarak alınmıştı ama her şeye bakıyor, günde on iki, on üç saat çalıştığı oluyordu. İşini o kadar sevmişti ki evdeki tüm çiçeklerini bile ofise taşımıştı. Nasıl olsa burada daha çok vakit geçiriyorum evim gibi oldu burası diyordu.
Oysa ev evdir; iş yeri ise iş yeri..
Bunların işlevlerini ve anlamlarını karıştırdığımızda insanın hayal kırıklığına uğraması normaldir. İşte oranın yetkilisi de bir süre sonra görünmüştü. Firmanın işleri iyi gidiyor, eleman sayısı gittikçe artıyordu. Böylelikle kendilerine bir müdür de atanmıştı. Kevser ise bu yeni duruma uyumlanmakta çok zorlanıyordu. Her şeyi kafasına göre yapmaya o kadar alışmıştı ki farklı bir fikir duymaya bile tahammülü yoktu. Burada işler böyle yapılır diyor kimseye anlatamıyordu. Kargoları takip edecek biri alınmıştı. Kevser de o elemanı takip ediyordu. “Kaydı girdin mi? Hala o kutu niye orada. Handan hanım bekletilmekten hoşlanmaz, hadisene.” Niyeti ise masumdu kendince. Her şeyin doğru yapılmasını istiyordu. “İşi iyi bir şekilde teslim etmeliyim”, diyordu kendine. Kimsenin ondan böyle bir şey istememiş olmasına rağmen.
Bir yerde var olmak başka bir yerde yok olmak demek.
Bu sırada tabii ki muhasebe kayıtlarında aksaklıklar oluyordu. Bazı fişler masanın üstündeki “sen halledemezsin, ben o tarafa geçeceğim zaten Vedat Beyin kargolarını ben veririm” dediği kargoların altında kalmış, kargolarsa iş yoğunluğundan üç gün boyunca orada yatmıştı. Çünkü yılsonu kapaması vardı ve bir yılın girişlerini tamamlaması gerekiyordu. Herkese laf yetiştirip işlerini takip ederken bir yandan fişlere dikkat vermek bir yandan kargoları götürmek… “ben de bir taneyim hangisine yetişeyim ki, haklıyım ben,” diyordu içinden. Bir yandan da bir yılbaşı ikramiyesi mi olur, terfi mi olur beklentisi içindeydi. Dişiyle tırnağıyla birlikte kurmuşlardı firmayı ve şimdi işler iyi gidiyordu. Firma para kazandığına ve kendisine de öz veriyle on iki, on üç saat çalıştığına göre mutlaka bir ödül olacak yeni yıla bambaşka girecekti.
Derken kapama süresi bitti. Son teslimler yapıldı. Rahatlama çayları kahveleri içildi ve nihayet sıra kargoları teslim etmeye gelmişti. Biraz da orada çene çalar birbirimize güzel yeni yıl dilekleri sunarız diye düşündü.
Ertelenen her şey problemleriyle beraber geliyordu..
Gittiğinde Vedat Bey gözyaşları içindeydi. Babası bir süredir solunum yetmezliği çekiyordu ve hastanede yatıyordu. Babamı kaybettik dedi. Yurt dışından sipariş ettiğim kargo gelseydi keşke, birkaç saat evvel gelseydi kurtarabilirdik babamı dedi. Kevser’in başından kaynar sular indi o anda. Bu kargolar olabilir mi? Dedi. Vedat baktı “evet, bunun sende ne işi var?”, dedi. Kevser hemen bir yalan kıvırdı. “Az önce geldi. Önemli görünüyordu o yüzden hemen getireyim dedim”, dedi. Adam çöpe atabilirsin çok pahalıydılar ama artık bir çöp değerinde, diye sitem etti. Kevser o kadar üzüldü ki ne diyeceğini bilemeden kaçarak çıktı odadan. “Ne kadar aptalım. Kargo işte demek ki acil getirsene. Yok bir laflarız yok şöyle olur böyle olur derken gördün laflamayı”, dedi içinden.
Lavaboya gitti. Kendini toparladı. Adam yaşlıydı zaten cihazın işe yarayacağı belli mi zaten diyerek kendini rahatlattıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi masasına giderken masasının önünde bir kalabalık gördü. Herkes hararetli bir şeyler konuşuyordu. Samimi arkadaşı sekreter Füsun da oradaydı. Ne oldu diye ona bakış attı. Füsun hemen yanına koştu. “Kızıımmm, bittin sen. Sevim hanımın fişlerini girmemişsin”. Kevser “ne, nasıl olur?” diye düşünürken müdürünün çakmak çakmak olmuş mavi gözleriyle göz göze geldi. Adam gel bakalım diye işaret edip eliyle masasını gösterip “bunlar ne?”, diye sordu. Kevser az önce kargo olan o masanın köşesinde üst üste üç tane fiş gördü. Hemen meblağlara baktı. Neredeyse tüm yıl girdiği fişlerin toplamı kadar üç fiş. Hemen zihninde hesaplamalar başladı gösterilen gider, kasa toplamı, vergi muafiyeti. Şirketi maddi olarak ciddi zarara uğrattığını anladı. Sevim hanımı düşündü. Kızar mıydı ona? Ne diyecekti şimdi?
İnsan hata yapar ama hatasının sonuçlarına katlanmak istemez.
Yöneticisi onu odasına çağırdı. Kafasının çok dağınık olduğunu başkalarının işiyle çok, kendi işiyle ise az ilgilendiğini bu konuda onu defalarca uyardığını hatırlattı. Eğer bu konuda davranış değişikliği yapmazsa bu firmada daha fazla çalışamayacağını ona net bir dille söyledi. Kevser “Ne hakla bana bunları söyler? Sevim hanım nerede?” diye düşünürken ağzından sadece “Neden?” diye bir kelime çıktı. Çalışkandı, azimliydi, işini seviyordu. Neden, neden böyle oldu? Yöneticisi bu kadar anlatmasına rağmen hatalarını anlamaya niyeti olmadığını görünce sonuçlar üzerinden anlatmaya karar verdi. “Muhasebe ile ilgili takip süreçlerinde yetersizsin. Bu fişleri kaybetmiş olmamız da bunun göstergesi. Bizim ara elemana değil muhasebeciye ihtiyacımız var.” devamını hatırlamıyordu. Başka bir şey söylemiş miydi yoksa direk kapıyı çekip çıkmış mıydı? “Ne var ki küçücük bir hata. İnsanlık hali. Herkes bir şeyler unutabilir. Sevim hanım beni affeder,” diye düşündü içinden.
Önemli olan ne olduğundan çok bizim ona nasıl tepki verdiğimizdir.
Başı uğulduyordu ama bunun tek çözümünün Sevim hanımla yüzleşmek olduğunu düşündü. Onu hayal kırıklığına uğratmaktan çok korkuyordu ama bir yandan da onu hatasına rağmen Sevim hanımın kabul etmesine çok ihtiyacı vardı. Sevim hanım yurtdışında olmasına ve çok yoğun olmasına rağmen Kevser’in telefonunu açtı. Ne olup bittiği, kar, zarar etkisi çoktan ona anlatılmış, o da finansal hesaplamalarını yapmış bu durumu nasıl yöneteceğine karar vermişti bile. Kevser’e o şefkatli ve olgun ses tonuyla yaklaştı. Bunun büyütmeye çalıştıkları o emekleme halindeki bebeğe ne kadar zarar verdiğini kendisinin başlangıçtaki katkılarından memnun olduğunu ancak şu an rol ve sorumluluğunun değiştiğini, yeni rolünü kabullenip uyumlanması gerektiğini aksi halde yöneticisi ile hem fikir olduğunu tatlılıkla anlattı. Yöneticisinin alanında ne kadar uzman olduğundan ona çok şey katabileceğinden yöneticisini dinlemesi ve onunla iyi ilişkiler kurması gerektiğinden bahsetti. Kevser Sevim hanım bu kadar övüyorsa demek ki yöneticim kendini yetiştirmiş biri, bu işten vaz geçmeyip ondan bir şeyler öğrenmeliyim isteğine kapıldı birden. Sevim hanıma çok saygı duyuyordu. O söylüyorsa onda ayrı bir yeri vardı. “Peki, yaptığım hata ne olacak?” diye sordu.
Bedeli ödenmeyen her hata tekrarlanmaya mahkumdur.
Karar verdiğimizde zihnimiz rahatlar.
“Kaçmayıp üzerine gittiğimizde sorunlarımızı çözebiliriz” diye düşündü Kevser. “İyi ki cesaret edip Sevim hanımı aramışım”. Çok rahatlamış hissetti. Başının ağrısı da geçiyordu sırtının gerilmesi de. Yeni yıla yeni öğrendikleri ile giriyordu. Biraz tokat yemiş gibi bir his, biraz her şeyin daha iyi olacağına dair bir umut hissediyordu içinde.
İnsan zanlarını bırakıp gerçeğe ulaştığında kendini iyi hissediyordu.
Gerçekten iyi..
Yıl Sonu Kapaması
Reviewed by Deneyimsel Tasarım Öğretisi
on
Aralık 24, 2022
Rating:
Zanlardan kurtulup gerçeğe ulaşmak, her konuda ne kadar önemli...yaptığımız hataları kabul ettiğimizde çözüm hakkımız var.elinize sağlık :)
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş
YanıtlaSilElinize sağlık
İnsan sınırlarını bilmeyip başkasının sınırlarına girdiğinde kendi yapması gerekenden uzaklaşıp hatalar yapıbiliyorlar.İnsan yaptığı hatanın bedelinide kendi ödemediğinde hata tekrarı yapıyor. Bu yazıda da çok güzel anlatılmış emeğinize sağlık.
YanıtlaSil‘’Bir yerde var olmak başka bir yerde yok olmak demek. ‘’Çok anlamlı bir söz. İnsanın var olduğu yeri bırakamıyor olması ne garip🌸
YanıtlaSilKendimi gördüm okurken...
YanıtlaSilÇok çarpıcı bir gerçeği anlatmışsınız. Teşekkürler
Bir yerde var olmak başka bir yerde yok olmak demek.
YanıtlaSil👏👏👏
Çok doğru sorunların üzerine gidip çözüme kavuşturmazsak sorunlar büyür
YanıtlaSilİlk kendi alanımızda var olmalıyız, oranın hakkını vermeliyizi çok güzel anlatmış... Kaleminize sağlık....
YanıtlaSil"Bedeli ödenmeyen her hata tekrarlanmaya mahkumdur."
YanıtlaSilÇok güzel
YanıtlaSilHer yerde olmak isteyen, hiç bir yerde olamaz. İnsana sadece kendi hayatının baş rolünü oynamak için izin verirler. Başka hayatlarda başrol oynamaya kalkan kendi öyküsünde figüran olur.
YanıtlaSilİnsanın yaptığı hatayı ödemek istemesi gerçekten cesaret istiyor. Sonrası güzel oluyor ama… 🌱
YanıtlaSilİnsanın yaptığı hatayı kabul etmesi çok büyük erdem
YanıtlaSilHayatımızda daha fark etmediğimiz ama ertelediğimiz nice şeyler var Allah görmeyi fark etmeyi nasip etsin
YanıtlaSilEv, iş dengesini koruyabilmek ümidiyle.. Elinize sağlık
YanıtlaSilNe kadar tanıdık bir öykü
YanıtlaSilO kadar iyi geldiki, zamanlama harika:) "Bedeli ödenmeyen her hata tekrarlamaya mahkumdur"çok guzel binders oldu.Hikaye insanin egosuyla nasil mucade ettigi ve aslinda yapmasi gerekenin ne kadar kolay olduğunu açıkça bizlere göstermiş yüreğinize saglik cok güzeldi.
YanıtlaSilHayatımızda yaptığımız hatanın bedelini ödemek bize problem çözme marifeti kazandırır,emeğinize sağlık
YanıtlaSilİnsan karar verdiğinde rahatlar
YanıtlaSilTam zamanında tam ihtiyacım olan bu yazıyı tam da mesleğimde yaptığım hataları düşünürken okumam... Hayatta tesadüf yoktur. İhtiyacım olan sözleri başkalarından duymadan kendinden (okuduklarından) duymak büyük bir nimet. Emeğinize sağlık...
YanıtlaSilİnsanın öyküsü hatasının kabulünden sonra değişiyor
YanıtlaSilÇalışan bir çok insanın yaptığı hatalarla yüzleştiği bir yazı. 👍Emeğinize sağlık, çok faydalı oldu...
YanıtlaSilGerçek başarı vazgecmeyenlerindir
YanıtlaSilİnsan zanlarını bırakıp gerçeğe ulaştığında kendini iyi hisseder
YanıtlaSilNeredeyse orada olmanın önemini bilemiyor insan
YanıtlaSilKaleminize sağlık 👏🏼
Ertelenen herşey problemiyle geliyor. Hayatın içinden. Emeğinize sağlık 🌸
YanıtlaSilGüzelmiş.Rabbim her alanda hatalarımızı görüp,kabullenip,doğru tepki vermeyi hepimize nasip etsin inşallah
YanıtlaSilYeni durumlara uyum lanmak insanoğlu na zor gelse de hayatın gerçeği buydu. İnsan her yerde olamaz. Bazen sınırlarımızı aşmak isteriz ama elimize yüzümüze bulaştırırız. Emek dengesini ve uyum lanmayi çok güzel anlatmış.
YanıtlaSilÇok güzel emeklerinize saglik
YanıtlaSilGerçek problemlerimizi bulmak dileğiyle...
Acaba neden İ.O. her yerde var olmaya çalışırız?
Kör alanda beğenilme, sevilme ve takdir edilme isteği 😞
İnsanın hatasını kabul edip ve yaptığı hatanın cezasını ödüyor olması ne güzel… Böyle öğreniyoruz hata yapmamayı…
YanıtlaSilÇok güzel anlatılmış ellerine sağlık.
Harika bir yazı. Emeğinize sağlık 🙏
YanıtlaSilMuhteşem olmuş, kaleminize sağlık
YanıtlaSilElinize sağlık. Ancak öykü kısmını o kadar çok uzun ve karmaşık yazmışsınız ki yazıyı bitiremeden yarısında bıraktım. Çok sıkıcıydı. Daha öz, daha net ve verilmek isteneni verip öyküyü karmaşıklaştırmadan verseniz daha İyi olur gibi
YanıtlaSilBedeli ödenmeyen her hata tekrara mecburdur… kaleminize sağlık, çok güzel bir yazı olmuş🌿
YanıtlaSilBelirsizlik yorucu ve stresli gerçeğe güvenerek doğru hamle yapmak bizi ferahlatır.
YanıtlaSilİş hayatında yapılan hatalardan birisine çok güzel bir örnek olmuş.
YanıtlaSilHepimiz aynı hataları yapabiliyoruz. Hatayı kabullenip doğru tepkiyi vermek, gereğini yapmak insanı geliştiriyor. Emeğinize sağlık.
YanıtlaSil