Mustafa, hayatı boyunca çoğu şeyi kendi yöntemleriyle öğrenmişti. Çocukken bisiklet sürmeyi de üniversite sınavına hazırlanmayı da hep düşe kalka öğrenmişti. Bu yüzden evlilik konusunda da çok fazla düşünmeden, sevdiği bir kadınla yola çıkmıştı. Aşk vardı, heyecan vardı, ama yol haritası yoktu. “Zamanla öğreniriz,” demişti içinden. Ama evlilik, zamanla değil; sabırla, anlayışla ve çoğu zaman da karşılıklı fedakârlıkla yürüyen bir yolculuktu.
İlk yıl, pamuk şekeri gibi geçti. Ne Mustafa ne de eşi Ayşe, birbirlerinin gölgelerine bakmıştı henüz. Ama zamanla işler değişti. Ufak tartışmalar, büyüyen sessizliklere dönüştü. Mustafa, her problemi çözülmesi gereken bir denklem gibi görüyor, Ayşe ise duyulmak, fark edilmek istiyordu. Birbirlerini anlamak yerine birbirlerini düzeltmeye değiştirmeye çalışıyorlardı. İnsanların çoğu gibi herkes kendi aynasından bakıyor, herkes sadece kendini haklı sanıyordu.
Bir gün, Ayşe annesinin evine gitmek istediğini söyledi. "Biraz düşünmek istiyorum," dedi yalnızca. Mustafa ise başta anlamadı. Hatta kırıldı, öfkelendi. Ama o gece yalnız kaldığında aynaya baktı uzun uzun. Aynada kendi görüntüsünü değil, ilişkilerindeki kırıkları gördü. Aralarındaki bağa açtıkları çentikleri fark etti. Tamir edilirdi elbette ama nasıl yapacağını bilmiyordu. Deneyip yanılarak zaten kıymet verdiği bir insanı kaybetmek üzereydi. Bir kez daha hata yapmak istemedi.
Ertesi sabah, babasının yanına gitti. Baba Tahir, 45 yıllık evliliğin içinden geçmiş, bir zamanlar kendi inadından nasibini almış, ama sonunda yuvayı korumayı başarmış bir adamdı.
Mustafa utana sıkıla sordu:
“Baba, bu işin bir kitabı yok mu? Ben yanlış yapmışım galiba. Ayşe’yi hem olduğu gibi seviyorum hem de benim doğrularıma göre bana benzeyen bir insan olsun istiyorum. Ben bu yöntemi zorladıkça o da bana aynısını yapıyor. Nasıl çözüm bulacağım bilemedim.”
Tahir, oğluna baktı, çayından bir yudum aldı ve gülümsedi.
“Kitabı yok ama yasası var. Birinden başla istersen. Bu hayatta her insan farklıdır. Kim kimi değiştirmek isterse o değiştirmek istediğine benzer. Siz de ikiniz birden birbirinizi değiştirmek istiyorsunuz. Önce birbirinizi olduğu gibi sarıp sarmalayın. Sonra da kendi sivriliklerinizi törpüleyin.”
O günden sonra Mustafa, sadece babasını değil, evliliklerini ayakta tutmuş amcalarını, dayılarını, hatta köydeki yaşlı çiftleri bile ziyaret etti. Hepsinden birer cümle aldı kalbine:
“Birbirinizi duymadığınızda, konuşmak çözüm değildir.”
“Kırıldığında susmak kolaydır ama tamiri zor olur.”
“Birlikte olmak, aynı fikirde olmak değil; aynı yöne bakabilmektir.”
Nihayetinde Mustafa önce kendinden başladı. Kendi isteklerini dengeye getirmeye çalıştı. O dinginleşince Ayşe de barışmaya sıcak baktı.
Ayşe döndüğünde Mustafa aynı kişi değildi. Artık konuşmalarında hüküm değil, anlam vardı. Daha çok dinliyor, daha az yargılıyordu. Evleri yeniden sıcaklıkla dolmaya başladı. Bu sefer öğrendikleriyle hareket ediyordu. Çünkü artık deneme-yanılma değil, deneyim ve anlayış rehberliğinde yürüyordu.
Bir gün Ayşe, eski günlerden konuşurken sordu:
“Ne değişti Mustafa?”
Mustafa hafifçe gülümsedi:
“Kırık aynaya bakmayı bıraktım. Artık seni ve bizi, kalbimle görüyorum.”
Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir…Kim Kimdir ile başlayan, İlişkilerde Ustalık ve Başarı Psikolojisi ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. Aynadaki kişi...Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"

Değişim kendinle başlar…
YanıtlaSilKıymetli olan aynı yöne baktığımızı unutmamak…
YanıtlaSilKaleminize sağlık🌸
YanıtlaSil