“E hadi ama kızım gel artık, bak seni bekliyoruz heyecanla.”
Yaklaşık beş haftası kalmıştı Buse’nin doğum yapmasına. Bir yandan çok heyecanlı bir yandan çok telaşlıydı. Gelip gidip haftalardır uğraşıp dizayn ettiği kızının odasına bakıyordu. Sürekli düşünüyordu; “Eksik bir şeyi kaldı mı acaba?” Daha doğmayan kızının çeşit çeşit elbiseleri, renk renk zıbınları, süslü süslü ayakkabıları hazırdı. Arada bir sosyal medyadan da paylaşıyor, diğerlerinin paylaştıklarına da bakınıyordu. Şuan moda olan kızında da olmalıydı ne de olsa. Bütün gündemini öyle kızına göre ayarlamıştı ki, hayatta sanki her şey önemini yitirmişti onun için. Tek düşündüğü vardı; “benim kızım hiç bir şeyden eksik kalmamalı, ona çok iyi bakmalıyım, onu çok sevmeliyim, o benim her şeyim...”
Kadını bu hale getiren şey neydi? Annelik! Anneye, her aşamada biraz daha merhamet yüklenilir. Ağlamadığı şeylere ağlar, pis olan şeylerden tiksinen kadın severek değiştirir hale gelir çocuğunun altını. Uykusuzluğa dayanamazken, şimdi uykusuz geceler rutini haline gelir. Ağır poşetten bile kaçarken kocaman bebeği indiremez kucağından. Varı yoğu çocuğu olur artık.
İşte yavrusuna ödediği bedellerdir onu ona düşkünleştiren. Bundandır bu kadar ilgisi, fedakarlığı. Peki bunda bir problem var mı? Anne sonuçta bu, bu kadar sevmesinin nesi yanlış ki? Bir annenin çocuğunu çok sevmesinde elbette ki problem yoktur. Zaten ona o çocuğu verendir anneye de o kadar merhameti aşılayan, o kadar bedeli ödettiren.
- Peki bir anne nerede yanılabilir?
- Nerede gol atar kendi kalesine?
- Hangi davranışıdır onu rayından çıkartan?
- Neden bu kadar heyecanlı ve mutlu olan kadın sonrasında üzülür hale gelir?
- Nedir hayatındaki dengeyi bozan?
Bir anne yavrusunu hayatının merkezine aldığında başlar bütün sıkıntı. Onun için her şey çok güzel gelir ama geleceği düşünemez o an. İleride nasıl da nankör bir çocuk hale geleceğini ön göremez o an. Kim ister ki bile bile öyle bir çocuk yetiştirmeyi? Hangi anne isteye isteye bozar çocuğunun fıtratını? Kim kabul edebilir bunu?
Hepimiz mutlaka görmüşüzdür öyle değil mi?
- “Of anne ya bıktım senden.”
- “Sen zaten ne yaptın ki benim için?”
- “Hiçbir şeye izin vermiyorsun, çok kötü bir annesin!”
- “Doğurmasaydın o zaman beni, ben mi dedim?”
- “Etmeseydin saçını süpürge, bana ne bundan!”
Bir çocuk nasıl bu kadar acımasız olabilir? Nasıl onu en çok seven insana bu kadar zalim olabilir?
Biz zannederiz ki ne kadar çok seversek, ne kadar problemini çözersek o kadar sever o da bizi. Ne kadar isteklerini karşılarsak o kadar kahramanı oluruz hayatının. Ne kadar üstüne düşersek o kadar kıymetli oluruz gözünde.
Oysaki insan en çok da kendi kendine yapar girdiği bu ilüzyonlarla. Merhamet adı altında yapar tüm merhametsizliğini. “Benim çocuğum kendini güçsüz hissetmesin.” cümlelerinin altında getirir çocuğunu güçsüz, aciz bir hale.
Çünkü “İnsan problem çözdükçe, bedel ödedikçe güçlenir.” der Deneyimsel Öğreti.
İnsan da en çok hayatının merkezine aldığı, üzerine düştüğü kişiden problem yaşar. Onun ödemesi gereken bedelleri öder, aşması gereken tümsekleri aşar. “Hayır” cevabını veremez, net olamaz, tavizleri tavizleri doğurur.
- Peki çocuğa nasıl bedel ödettirilir?
- Nasıl hayata gerçekten hazırlatılır?
- Nasıl vefalı, kıymet bilen bir çocuk yetiştirilir?
- İlişki nasıl dengeye getirilir?
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, eğitimlerinde bu ve bunun gibi sorulara cevaplar verir, çözüm için stratejiler sunar.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir…Kim Kimdir ile başlayan, İlişkilerde Ustalık ve Başarı Psikolojisi ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. Aynadaki kişi...Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"

Çocuğun asil ihtiyacı ne?annesinin ilgisi mi yoksa biraz ilgisiz kalabilmek mi?marifetli olsun acılı mı olsun?marifetini elinden alıp hazzını mı yaşayım…Yüksek bilinç istiyor sorularla zihin açan bir yazı olmuş😊❤️
YanıtlaSilGünümüzün o kadar yaygın bir problemi ki. Çocuklarına hayır diyemeyen, çocuklarının kölesine dönüşmüş anneler ve babalar. Üstelik o kadar doğru bildiklerini düşünüyorlar ki. Çocukları büyüyüp beceriksiz ve şımarık bir insana dönüştüğünde bile hala savunmaya haklı çıkarmaya çalışıyorlar. Oysa ki kendilerini de evlatlarını da daha mutlu daha hayatta güçlü yapabilmenin sırrı kendi ellerinde.
YanıtlaSilBelki hicbir yanlışı bilerek yapmak istemez bir anne, ancak iyi niyet yetmiyor çocuk yetiştirmek için... sınırlarını sorumluluklarını bilmeyen çocuk eninde sonunda o iyi niyeti suiistimal ediyor...
YanıtlaSil👏
YanıtlaSil