recent posts

banner image

Yetinmeyi Bilir Misin?

“Yetinmeyi bilir misin, 

Sana verdiği kadarıyla hayatın?”

Sezen şarkılarını küçüklüğünden beri çok severdi. Bu da en sevdiklerinden biriydi. Bu sabah işe giderken radyoda çalınca onu eski yıllara götürdü. Otuz beş oluyordu bugün. Önceden böyle hissetmezdi ama birkaç senedir doğum günleri ona kendisini iyi hissettirmiyordu. Otuz beş demek, kırka merdiven dayamaktı. “Kırk mı?!” dedi kendi kendine. Küçükken kırk yaş ona çok büyük gelirdi. Annesi kırk yaşındayken onu yaşlı gördüğünü anımsadı.

Cansu, maddi imkanları iyi olan bir ailede yetişmişti. Lüks yaşamamıştı hiçbir zaman ama istediğini almış, yemiş, gezmiş, görmüştü. Ailesi bunları ona sağlayabilmişti. Rahat yaşamayı seviyordu. Buna alışmıştı. Bir şeyi beğendiğinde fiyatından dolayı alamamak onu üzerdi. Keyif aldığı hobileri yapamamak da öyle. Bu yüzden “Çok çalışmam lazım.” derdi hep. “Yaşam standartlarımı iyileştirmek için çok çalışmam lazım…”

Öyle de yaptı. Mezun olduğun üniversitenin, iş hayatında daha iyi kapılar açacağının farkındaydı. Bu yüzden çok çalışıp iyi bir üniversite kazandı. Okurken de boş durmadı; katıldığı etkinliklerle, aldığı kurslar ve sertifikalarla, yaptığı stajlarla CV’sini parlatmaya çalıştı. Üniversiteden mezun olduktan sonra, iş hayatında iyi yerlere gelebilmek için yıllarca gecesini gündüzüne kattı. Gençlik yıllarındaki o rahat yaşamı sürdürebilmek için çok çalıştı. Bu uğurda çoğu zaman ailesiyle vakit geçirmekten vazgeçmek zorunda kaldı. Bazen arkadaşlarıyla görüşmeyi ihmal etti. Bazen kendisiyle geçirdiği zamanı ve hobilerini feda etti.

Çalışan bir şekilde emeğinin karşılığını alır ya, o da aldı. Yıllar içinde Cansu’dan Cansu Hanım’a terfi etti. Zamanla güçlendi, güçlendikçe otoritesi arttı. Ona göre iyi bir yöneticiydi. Çalışanlarını mikro yönetimle sıkıştırmaz, onlara rahat çalışabilecekleri alan açardı. Anlayışlı ve merhametliydi. İş yerindeki sorumlulukları fazla olsa da kazancı onu tatmin ediyordu. Kaliteli yiyecek, aylık tatiller yapacak ya da sevdiklerini pahalı hediyelerle şaşırtacak kadar güzel kazanıyordu. Küçük Cansu’ya verdiği sözü tutmuştu.

Düşünceler eşliğinde ofise nasıl geldiğini anlamadı. 09.00’daki toplantıya yetişmek için acele bir şekilde odasına geldi ve “Sürpriiiiiz!”. Tüm departman odasına toplanmıştı. Yeni yaş dilekleri ve iyi ki doğdun tebriklerinden sonra, öğle molasında kutlama yemeğine gitmek üzere sözleşerek işlerinin başına döndüler. Erdi, Cansu ile uğraşmayı severdi, çıkarken yine takılmadan edemedi: “Yaş otuz beş, yolun yarısı demişler Cansu Hanım!” 

Cansu sadece gülümsedi. Yolun yarısını yürüdüğünü kendisi nasıl anlamamıştı? O yürümemişti gerçi, koşmuştu. Oradan oraya zamanı kovalamak, daha çok çalışmak, her şeye yetişmeye ve daha başarılı olmaya çalışmakla geçmişti yolun yarısı. Hiç anlamamıştı… Yolun yarısında kazandıklarına baktı. Küçüklükten beri hayalini kurduğu imkanlara sahipti. Kazandıklarından memnundu. Peki ya kaybettiklerinden? 

Sırf bu zamana kadar kazandıklarını kazanabilmek için neleri kaybetmeyi göze almış, hatta kaybetmişti? Böyle düşününce içini bir sızı kapladı. Önemli olan sadece kazandıkların ya da kaybettiklerin değildi. Öyle kazançlar vardır ki, çok daha fazlasını kaybettirir insana. Öyle de kayıplar vardır ki, çok daha fazlasını kazandırır toplamda. 

“Hiç yetinmemişim.” dedi. “Bir yerde durmam gerekirdi ama, neresiydi orası? Artık bana zarar verdiğini anladığım yer neresiydi?” İş yoğunluğundan dolayı ailesinden uzaklaşmaya başladığı dönemi hatırladı. Zaten ayrı yaşadığı için çok sık görüşemiyorlardı. Arkadaşlarıyla da birer birer açılmıştı arası. Hayatını tamamen işi kaplamıştı. Rahatça harcayayım, rahatça kendime zaman ayırayım diye kazandığı parasıyla keyif yapamamıştı, çünkü zamanı kalmamıştı. Birçok insanın isteyeceği bir kariyer, statü ve maddi imkan kazanmıştı. Ama bunları kazanırken gerçekten olmak istediği “ben”i kaybetmişti.

İş hayatının getirdiği disiplinle Cansu, sonuç değerlendirmesi yapmayı severdi. Bitirdiği yaşla ilgili de bir şeyler karalamıştı. Defterini açtı ve kocaman harflerle yazdı SADECE KAZANDIKLARINA BAKMA! ONU KAZANIRKEN NEYİ KAYBETTİĞİNİ DE HESAPLA! “Kalan yarısını da bu mottoyla geçirelim bakalım!” dedi ve kendine bir söz verdi...

Artık durması gereken yeri bilecek, hayatını daha dengeli yaşayacaktı. Artık yetinmeyi bilecekti.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, gerçeklikle beslenen bir strateji ilmidir.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir…
Kim Kimdir ile başlayan, İlişkilerde Ustalık ve Başarı Psikolojisi ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. 
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!" 

Yetinmeyi Bilir Misin? Yetinmeyi Bilir Misin? Reviewed by Deneyimsel Tasarım Öğretisi on Ocak 13, 2025 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.