recent posts

banner image

Farklıyız...

Yağmurlu bir gündü, damlalar şıp şıp şıp pencereye vuruyordu. Bir anda, yan odadan "ayyy" diye ses geldi. Ali yorganı başına çekerken, "bu kadın sabah sabah bu enerjiyi nereden buluyor?" diye aklından geçirdi. Annesi aniden odaya girdi. Hızlıca yorganı üzerinden çekerek Ali’yi yataktan çıkartmaya çalıştı. Annesi sabah saat beş buçukta kalkmış, bütün ev işlerini halletmişti. Bir daha seslendi; “oğlum, saat yedi buçuk oldu, hadi kalk okula geç kalacaksın!” Ali yavaşça bir gözünü açarak annesine baktı "Ali mi? Ali kim? Ben öyle birini tanımıyorum. Yorganı verir misiniz lütfen" diyerek yorganı üzerine çekip gözünü yeniden kapattı. Ali dokuzuncu sınıf öğrencisiydi, ama annesiyle olan bu sabah savaşları ilk okuldan itibaren vardı.

Uyanabilmesi için Ali’nin en az yarım saate ihtiyacı vardı. Ama Annesi bunu bir türlü bunu anlayamıyordu. "Kalk yataktan ve yürü, bu kadar zor mu?" diyordu. Ali gözlerini açtıktan sonra birkaç dakika sıcak yatakta kalmayı seviyordu. Alarmın ilk notasında yataktan fırlayanları da garipsiyordu. Bu ona tuhaf görünen şeylerin sadece bir tanesiydi. 

Ali’nin okula gitmeden önce genellikle kuralları vardı. Spor niyetine yapılan birkaç hareket, duş sonra da yemek. Ve bu sıra bozulmamalıydı. Duşta biri olunca yemek masada soğuyordu. Önce duşa girse hareketlerini aksatıyordu. Önce kahvaltısını yapsa sporu anlamını yitiriyordu. 

Neredeyse her gün aynı tantana yaşanıyordu. Ali sabah kalkmakta zorluk çekiyor annesi onu defalarca çekiştiriyordu. Öncesinde de böyleydi. Annesi onu çıkma saatine beş dakika kala kaldırır, hızlıca giydirip servise koşa koşa bırakırdı. "Çabuk ol oğlum, yaaa neden ayaklarını sürüyorsun koş koş" derdi. 

Ali için ne kadar tuhaf görünüyorsa annesi için de bu yaşadıkları o kadar garipti. Annesi de bir türlü anlam veremiyordu, insan bu kadar yavaş nasıl olabilirdi? 

Bu sebepten dolayı da Ali’yi üç yaşındayken doktora götürdü. Doktorun karşısında çare ararcasına anlatıyordu.  "Bu çocuk hiç hareket etmiyor doktor bey. Edince de yetmiş yaşındaki adam hızında ediyor". Doktor çocukta bir sıkıntı bulamayınca, problemin vitamin eksikliği olduğunu düşündü, vitaminleri yazdı ve eve yolladı. Ali, tadı çok ekşi olmasına rağmen, vitaminleri içmeyi çok sevdi. Annesi ne kadar faydalı olduğunu anlattıktan sonra, Ali, her akşam, "Vitamin zamanı" deyip kutuyu getirmeye başladı.

Her ne kadar şaşırsa da oğlunun zorluk çıkarmaması hoşuna gitmişti. Sabahları yataktan kalkamıyor, hızlı hareket edemiyor ama faydalı deyince önem veriyordu.  Bir çocuk bu kadar kötü tadı olan bir şey nasıl içmek isteyebilirdi? Annesi Ali’yi hızlandırmaya çalışınca, Ali daha da yavaş oluyordu. "Yürü", "konuş", "hadi yap oğlum"… bu kelimeler Ali’nin kafasında hep dönüyorlardı.

Fakat zaman hızla geçiyordu. Çocukken "nazlanıyor ya da şımarıklıktan" denilen ama aslında doğuştan gelen özellikler karakter katmayınca önünde engel oluyordu. 

Belli bir yaşa geldiğinde, Ali kendinde, yavaşlığından dolayı, eksiklik hissetmeye başladı. Hızlanmak için kendini zorlasa da annesinin istediği hıza yetişemiyordu. Arkadaşları ile ilişkilerinde eleştirilere maruz kalıyordu. Bu durum gittikçe ona kendini daha da kötü hissettiriyordu. 

Oysa her problemin çözümü vardı ve çözüm zıttında hareket etmede, zıttında seçimler yapmada gizliydi. Elbette başlangıçta zorluklar ya da tökezlemeler olacaktı ama sonrasında pek çok soru cevaplanacaktı. 

Problemi çözmek için önce tanımlamak gerekir. İnsan tanıma sanatı ile Ali kendini ve başkalarını tanımayı öğrendi ve rahatlık hissetti. Nihayetinde  "Ben tembel değilmişim. Meğer dokunsalmışım" deyip bir "oh" çekti. 

Hayat, Ali için artık bambaşka oldu. Annesini de gerçekten tanıyınca onunla olan ilişkisi düzeldi. Ali "Kimin kim olduğunu bilmemek ne kadar acı" diye düşündü. "En yakınında olan anneni, babanı, kardeşini, eşini, evladını tanımıyor çoğu insan. Ve insan tanımadığına tabi tahammül etmekte zorlanıyor" diye düşündü. 

İnsanlar, doğuştan gelen özelliklerinden dolayı, birbirinden farklılardı. Bu nedenle aynı olaylarda farklı davranışlar sergiliyorlardı. Bunu anlayınca hayata ne kadar canlı ve tebessümlü bakılıyordu. Neden "annem babam kardeşim benden farklılar" demiyordu. 

Şimdi biliyordu, farklı insanlar birbirleri daha iyiye götürmek, yukarı çekmek ve tamamlamak için bir aradaydı. 

Deneyimsel Tasarım Öğretisi, gerçeklikle beslenen bir strateji ilmidir.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir…
Kim Kimdir ile başlayan, İlişkilerde Ustalık ve Başarı Psikolojisi ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.

"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri
En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. 
Aynadaki kişi...
Tek başına neler yapabileceğini keşfet!" 

Farklıyız... Farklıyız... Reviewed by Deneyimsel Tasarım Öğretisi on Kasım 25, 2024 Rating: 5

4 yorum:

  1. AA benim adam uyuz değil, dokunsalmışşş :) diyenlere gelsin

    YanıtlaSil
  2. Hakikaten anlamayınca çok zor. Hele dibindeki en zıttınsa, sabretmek için eğitim şart :)

    YanıtlaSil
  3. Ah Ali ah , senden ne çok var ve ne çok haksızlık ettik, affedin

    YanıtlaSil
  4. İnsanın kim olduğunu bilmenin ne kadar konforlu olduğunu anlatan güzel yazı için teşekkürler… kaleminize sağlık🌸

    YanıtlaSil

Blogger tarafından desteklenmektedir.