Çünkü son zamanlarda fark etmişti ki hep gelişine yaşamıştı bu hayatı…
Nedir gelişine yaşamak?
Bir insan vardır, futbol oynamaya karar verir. Kendi özgür, hür iradesiyle hayatında bir karar alır ve artık tüm hamlelerini bu karar doğrultusunda yapar. Antremanlara gider, halı sahada bu hedefi için oynar, bu hedefi için o topa vurur. Bir de bizim mahalle esnafı İsmet abi vardır. Mahallede çocuklar top oynarken bir vururlar, top onun dükkana doğru savrulur. Bizim ismet abi de kunduranın ucuyla topa bi çakar, çocuklara geri gönderir. İşte ismet abinin bu yaptığına biz “gelişine vurmak” diyebiliriz.
Bir hedefi yok, olaylar, hayat, kader onu bir sahneye sürüklemiş, o da o an gelişine bir hamle yapmış.
Bile isteye değil yani…
Bir amaç, bir hedef doğrultusunda değil yani…
İşte bu topa vurmak İsmet abiyi gol kralı yapamayacağı gibi, bu hayatı gelişine göre yaşamak ve anlık sahnelere göre karar vermek de bizi herhangi bir yere taşımıyor.
Ezgi’nin fark ettiği buydu. Zaten çocukluk çağları ebeveynin yönlendirmesi gereken çağlar…
Ancak Ezgi’nin ailesi bir yanlış yapmasından öyle korkmuş ki ona karar ve seçim alanlarını hiç açmamışlar.
Robot gibi, asker gibi… Emir komuta devam etmiş hayat..Yetişkin olduğunda dahi..
Fen lisesine gitmelisin demişler, fen lisesine gitmiş. Doktor olmalısın demişler, doktor olmuş. Çocuk doktorluğunda uzmanlaş, rahat edersin demişler, ona da tamam demiş…
Artık hayatım hakkında düşünmeyi öyle bırakmışım ki sırf görüş dediler diye evlenmek için benimle hiç alakası olmayan bir adamla görüşüyorum ya…
'Ötesi var mı?' diye düşündü…
Bu sorun ne zaman bu kadar büyümüştü de her yere sızmıştı böyle?
“Hakikaten her problem kangren gibi” diye düşündü kendi kendine…
“Çözmedikçe yayılıyor…”
“Artık hayatımın kontrolünü elime alma vakti gelmedi mi?” diye düşündü haşin Karadeniz dalgalarının kıyıya vuruşunu camdan seyrederken…
Birden, önde oturan annesinin omzuna dokundu.
“Anne, ben Gürcistan’a gelmeyeceğim.”
“Ne? Kızım bu şimdi nereden çıktı? Varmak üzereyiz icat çıkarma çocuğum sabah sabah…”
“Kızım ne zulmü? Sen uyanamadın galiba… Gezmek ne zamandan beri zulüm oldu evladım? Bak biz senin yaşındayken kimse elimizden tutup gezdirmedi. Bak biz kaç yaşımızda ancak gelebiliyoruz buralara… Tabi, kolay olunca kıymetsiz oluyor di mi? Üz kızım üz, sen böyle anneyi üz.. Sözünden çık. Bak bakalım iki yakan bir araya geliyor mu? Hem nerede bekleyeceksin onca saat?”
“Anne, kendin için istediğini başkasına dayatmak da zulüm değil mi?
Valla kararım kesin… Rehber dedi ya, sınır kapısının hemen önünde cami varmış, orada beklerim. Siz çıkınca görüşürüz artık.”
Ezgi, şimdiden kendini daha canlı hissetmeye başlamıştı. Hayatının kontrolünü eline almanın onu güçlendireceğini, kabuğunu kırıp içinden çıkabilmesini sağlayacağını ve en önemlisi birileri dedi diye değil, neyi neden yaptığını bilerek yaşamasını sağlayacağını sezinliyordu.
Yani artık gelişine yaşamayacaktı, kendine bununla ilgili söz verdi…
Şimdi sıra ikinci hamledeydi…
Ve Gönderdi…
“Gelişine yaşadığını” fark edebilmek belki çok zamanını almıştı. Ama bunu fark edebilmişti… Hayatının kontrolünü eline almanın verdiği güç…
Ve kendine ait olmayan yükleri bırakmanın hafifliği vardı üzerinde…
Kuş gibi hafiflemiş hissediyordu…
Hayat amacını düşünmek ve ona göre hedefler belirlemek..
Kendi sahnesinin farkında olarak yaşamak..
Hayatın içinde savrulmak değil bir rotaya sahip olmak..
Ne güzel, ne anlamlı...
İçinde daha şimdiden tüm bunların sevinci vardı..
Ezgi’nin fark ettiği buydu. Zaten çocukluk çağları ebeveynin yönlendirmesi gereken çağlar…
Ancak Ezgi’nin ailesi bir yanlış yapmasından öyle korkmuş ki ona karar ve seçim alanlarını hiç açmamışlar.
Robot gibi, asker gibi… Emir komuta devam etmiş hayat..Yetişkin olduğunda dahi..
Fen lisesine gitmelisin demişler, fen lisesine gitmiş. Doktor olmalısın demişler, doktor olmuş. Çocuk doktorluğunda uzmanlaş, rahat edersin demişler, ona da tamam demiş…
Artık hayatım hakkında düşünmeyi öyle bırakmışım ki sırf görüş dediler diye evlenmek için benimle hiç alakası olmayan bir adamla görüşüyorum ya…
'Ötesi var mı?' diye düşündü…
Bu sorun ne zaman bu kadar büyümüştü de her yere sızmıştı böyle?
“Hakikaten her problem kangren gibi” diye düşündü kendi kendine…
“Çözmedikçe yayılıyor…”
“Artık hayatımın kontrolünü elime alma vakti gelmedi mi?” diye düşündü haşin Karadeniz dalgalarının kıyıya vuruşunu camdan seyrederken…
Birden, önde oturan annesinin omzuna dokundu.
“Anne, ben Gürcistan’a gelmeyeceğim.”
“Ne? Kızım bu şimdi nereden çıktı? Varmak üzereyiz icat çıkarma çocuğum sabah sabah…”
“Annecim, valla hiç merak etmiyorum, hiç de ilgimi çekmiyor. Sırf seni kırmamak için iki saat ayakta polis kontrolünde bekleyeceğim, hiç istemediğim bir yere gideceğim. Beni azıcık düşünüyorsan bu zulmü bana yapma.”
“Kızım ne zulmü? Sen uyanamadın galiba… Gezmek ne zamandan beri zulüm oldu evladım? Bak biz senin yaşındayken kimse elimizden tutup gezdirmedi. Bak biz kaç yaşımızda ancak gelebiliyoruz buralara… Tabi, kolay olunca kıymetsiz oluyor di mi? Üz kızım üz, sen böyle anneyi üz.. Sözünden çık. Bak bakalım iki yakan bir araya geliyor mu? Hem nerede bekleyeceksin onca saat?”
“Anne, kendin için istediğini başkasına dayatmak da zulüm değil mi?
Valla kararım kesin… Rehber dedi ya, sınır kapısının hemen önünde cami varmış, orada beklerim. Siz çıkınca görüşürüz artık.”
Ezgi, şimdiden kendini daha canlı hissetmeye başlamıştı. Hayatının kontrolünü eline almanın onu güçlendireceğini, kabuğunu kırıp içinden çıkabilmesini sağlayacağını ve en önemlisi birileri dedi diye değil, neyi neden yaptığını bilerek yaşamasını sağlayacağını sezinliyordu.
Yani artık gelişine yaşamayacaktı, kendine bununla ilgili söz verdi…
Şimdi sıra ikinci hamledeydi…
Telefon mesajlarına girdi ve yazmaya başladı…
- Emre selamlar, günaydın :)
- Bunu mesajla iletmek hoş değil biliyorum ama saat erken, aramak rahatsızlık verir diye düşündüm…
- Bir süredir birbirimizi tanımaya çalışıyoruz, aslında tanıştık ama arada aileler olunca, bu işi oldurmak için çok zorladık. Eğer bişeylerin üstünü örtüp yokmuş gibi davranırsak olmayacak bir şeyi oldurabiliriz sandık. Eminim ki sen de benzer hissediyorsundur. Çünkü hayata bakışımız bambaşka, bunu Jüpiter'den bakan biri bile görebilir :)
- Hayattan beklentimiz, hassasiyetlerimiz, uzak durmak istediklerimiz ve yakın olmak istediklerimiz bambaşka… Ben diyorum ki bu itelemeye bir son verelim, ikimiz de rahat bir nefes alalım :) çünkü şimdi örttüklerimiz bir gün büyüyerek yolumuza çıkacak…
- Sen çok eğlenceli, beyefendi bir insansın, seni tanıdığıma da çok memnun oldum. Dilerim karşına seni çok mutlu edecek kişiler çıkar. Sadece o kişi ben değilim. Bunu en başından beri biliyordum ama ancak bugün kendime itiraf edebildim. Ardından da sana :).. Uzun lafın kısası, hoşçakal :)…
- Emre selamlar, günaydın :)
- Bunu mesajla iletmek hoş değil biliyorum ama saat erken, aramak rahatsızlık verir diye düşündüm…
- Bir süredir birbirimizi tanımaya çalışıyoruz, aslında tanıştık ama arada aileler olunca, bu işi oldurmak için çok zorladık. Eğer bişeylerin üstünü örtüp yokmuş gibi davranırsak olmayacak bir şeyi oldurabiliriz sandık. Eminim ki sen de benzer hissediyorsundur. Çünkü hayata bakışımız bambaşka, bunu Jüpiter'den bakan biri bile görebilir :)
- Hayattan beklentimiz, hassasiyetlerimiz, uzak durmak istediklerimiz ve yakın olmak istediklerimiz bambaşka… Ben diyorum ki bu itelemeye bir son verelim, ikimiz de rahat bir nefes alalım :) çünkü şimdi örttüklerimiz bir gün büyüyerek yolumuza çıkacak…
- Sen çok eğlenceli, beyefendi bir insansın, seni tanıdığıma da çok memnun oldum. Dilerim karşına seni çok mutlu edecek kişiler çıkar. Sadece o kişi ben değilim. Bunu en başından beri biliyordum ama ancak bugün kendime itiraf edebildim. Ardından da sana :).. Uzun lafın kısası, hoşçakal :)…
“Gelişine yaşadığını” fark edebilmek belki çok zamanını almıştı. Ama bunu fark edebilmişti… Hayatının kontrolünü eline almanın verdiği güç…
Ve kendine ait olmayan yükleri bırakmanın hafifliği vardı üzerinde…
Kuş gibi hafiflemiş hissediyordu…
Hayat amacını düşünmek ve ona göre hedefler belirlemek..
Kendi sahnesinin farkında olarak yaşamak..
Hayatın içinde savrulmak değil bir rotaya sahip olmak..
Ne güzel, ne anlamlı...
İçinde daha şimdiden tüm bunların sevinci vardı..
&
Deneyimsel Tasarım Öğretisi, gerçeklikle beslenen bir strateji ilmidir.
Deneyimsel Tasarım Öğretisi; insanın gerçek amacını amaç edinmiştir…Kim Kimdir ile başlayan, İlişkilerde Ustalık ve Başarı Psikolojisi ile devam eden programları; insanların kendi dünlerine göre daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlar.
"İnsanoğlu, yeryüzünde var olduğundan beri, En büyük dostu ve düşmanı hiç değişmedi. Aynadaki kişi...Tek başına neler yapabileceğini keşfet!"
Sen de hayati gelişine yaşayanlardan mısın?
Reviewed by Deneyimsel Tasarım Öğretisi
on
Ağustos 03, 2023
Rating:
Her anne babanin okumasi gereken cok etkileyici bir yazı olmuş,kendi kararini veremeyen,kendine ait sorgulamalari olmayan çocuklar büyüttük,onlarin yüreklerine sifa olucak bir yazi, yüreğinize sağlık
YanıtlaSilTomurcuk derdinde olmayan ağaç odundur sadece. Her şeyin bir hedefi var hedefi doğrultusunda amacı var. İnsan da yaptığı davranışları bir hedef doğrultusunda yapmalı. Yoksa ödediği bedeller sağa sola saçılıyor bir hedefe varmıyor. Bir sonuca ulaşmıyor.
YanıtlaSilKendi sahnesinin farkında olarak yaşayanlardan oluruz inşALLAH...
YanıtlaSilInsanın hayatda hedefinin olması ona yönelik bedeller ödemesi. Hayatı gelişi güzel yaşamaması. Ne güzel anlatılmış. Elinize sağlık
YanıtlaSilElinize emeginize saglik.
YanıtlaSilNe mutlu ...
YanıtlaSilSahi ne uğruna akıyor zaman ve ne kadar da farkındayız?
YanıtlaSilEmeğinize Sağlık🌸
Neyin ne oldugunu Bilerek, neyi isteginini bilerek yaşamak herkese nasip olsun
YanıtlaSilEmeğinize sağlık🌺 çoğumuzun farkında bile olmadığı gelişine yaşadığımız anlar,hayatlar...için bilinç açıcı yazınız için teşekkürler
YanıtlaSilEmeğinize sağlık çok anlamlı bir paylaşım olmuş 🌸
YanıtlaSilHer şeyden önce elinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş. Anne baba dahi olsa birilerinin sorumluluğunu almak bize yük onlara zulüm oluyor. Gerçeğin farkına varınca her iki tarafta rahatlıyor.
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı olmuş yazarın yüreğine kalemine sağlık
YanıtlaSilKendi sahnemizin farkında olmadan yaşamışız yıllarca, teşekkürler Deneyimsel Öğreti eğitimi ve eğitmenlerine...👏
YanıtlaSilKarar vermek ne kadar önemli bir konu bir de bunun geri dönüşü var zaman kaybı yaşamamak için ciddiye almamız gerekenleri ne güzel belirtmiştiniz
YanıtlaSilİnsanın kendi sorumluluğunu alması, anne babaların yetiştirirken bir türlü güvenemeyip evlatlarını kendi kararlarını alamayacak şekilde yetiştirmesi
YanıtlaSilGerçekten ne büyük zulüm
Çok önemli bir konuyu kaleme aldığınız için teşekkürler
Emeğinize sağlık
Hayatı gelişine yasamak… Kendi kararlarını verememek, ne acı..
YanıtlaSilHedefinin ve amacının olmaması insanı bir oradan bir buraya sürüklüyor ve yoruyor
YanıtlaSilYazıyı okuyunca kendimden bir şeyler buldum 🥲
YanıtlaSilHoşçakal demek istiyorum ben de başkalarına göre yaşamaya.
Teşekkürler yazınız için. 🙏🏻
Kendi hayatinda otorite sahibi olmak gercekten insana kendini iyi hissettiriyor.
YanıtlaSilÇok güzel
YanıtlaSilAgziniza yüreginize saglik. Önemli olan farkina varabilmek...
YanıtlaSilÇok güzel bir yazı , çok manidar ..tüm ebeveynler okumalı...ders niteliğinde...maşallah 🌹
YanıtlaSilGelişine vurmak, Gelişine yaşamak!!!! Kör döğüşü gibi. Keşke herkes kendi hayatının başrolünde ve nereye doğru gittiğinin farkında olsa.
YanıtlaSilÖrdü kader ağlarını diyip, kaderinde iyi olanları kendine çekmek için çabası olmayanların oyalandığı bir yer dünya… ancak uyananlar kendi hayatının sorumluluğunu alabilir… her denileni yapmak da bir rahatlık tuzağıdır, düşünmede rahatlık tuzağı!! Aman dikkat…
YanıtlaSilAnlamlı bir amaç uğruna yaşabilmek ümidiyle.. Çok güzel bir yazı..
YanıtlaSilGüzel bir yazı olmuş. Bugünü anlatan. Düşünme birileri senin adına düşünüyor, ne kadar acı
YanıtlaSilFarkına varmak
YanıtlaSilNe guzel
Acı fakat gercek senin hedefin ve hedeflerin olmazsa başları senin sahnende başrol oynar, sende figüran olursun 😕
YanıtlaSilİnşaALLAH secimlerimiz ve hedeflerimiz amaclarimiza uygun olur...
HOŞÇAKAL demenin keyfini yașanlardan olabilmek dileğiyle...🌸
Hayatta herşeyin bir amacı var, amaçsız yapılan her eylemde çaba var ama sonuç yok.
YanıtlaSilGerçeği görüp cesaret göstermek…
YanıtlaSilNe guzel insanin kendi hayatinin sorumlulugunu alabilmek ve ne guzel insanin kendi hedeflwrini belirliyebilmek. Ve ne guzel anlatmışsiniz. Emekleriniz kalbinize saģlık ♥️
YanıtlaSilKendi hayatımızı yönetemediğinde insan, gücünün yettiği başkalarının hayatını yönetmeye başlıyor.
YanıtlaSilKaleminize sağlık..
Ve kendine ait olmayan yükleri bırakmanın hafifliği vardı üzerinde…
YanıtlaSilNe güzel bir his 😊
Hedefsiz atılan ok eninde sonunda yerde sürünür...
YanıtlaSilNe aradığını bilmeyen bulduğunu anlamlandıramaz.
YanıtlaSilHayat sahnemizde yol alırken rolümüzün hakkını vermek ne kadar da güzel anlatılmış.
YanıtlaSilÇok anlamlı ve güzel bir yazı olmuş. Emeğinize sağlık.
YanıtlaSilBu yazıları okumak insana minik hatırlatmalar yapıyor, elinize sağlık🤗
YanıtlaSilYaşamaya çalışırken ne için yaşadığını düşünmeye vakit bulamayan bir nesil olmuşuz. Çok güzel bir yazı. Gerçek hedefler belirleyebildiğimiz günlerimiz olsun.
YanıtlaSilKendi sahnesinin farkında olarak yaşamak...
YanıtlaSilBir kez geldiğimiz hayatta neden böyle yaşamayı göz ardı ederiz ki? Hayatına gelişine yaşayınca insan hayatının iplerini bırakıyor aslında... Ne güzel bir hatırlatma... Kaleminize sağlık :)