Her sabah uyanabiliyorsun, yürüyerek yataktan çıkabiliyorsun, kahvaltıda kendi tercihlerini yiyebiliyorsun..
İstediğin kıyafetini seçebiliyorsun, hatta istersen sıcacık eşofmanınla oturabiliyorsun.
Sıklıkla çevrende insan görebiliyorsun, gün ışığı, nefes, su.... Ağaçlar... Yeni bir günün kokusu, o alışık olduğun koku ve ortam..
Bunlar sıklıkla yapılan yani normalleştirdiğimiz nimetler.. Ama ne çok değerli olan nimetlermiş ki insan kendi hayatında bir gün bunların yokluğunu yaşadığında çok çarpıcı oluyor. Varlığını unutup yokmuş gibi davrandığımız her nimet ve ikram yok oluşuyla bizlere çarpıcı bir not bırakıyor adeta..
Sıklıkla yapabildiğimiz, kullanabildiğimiz, yaşayabildiğimiz şeylerin,eşyaların, kişilerin bile değeri öyle azalır ki, en kör olduğumuz yerdir burası...
Oysa elimizde olana hürmet etmek, her birinin tek tek farkında olmak gerek.. Ne yazık ki sıradanlaştırdığına hürmet etmeyi pek farkedemiyor insan..
O yüzden nelerin ona ikram olduğunu bilmeli ve hürmet etmeli insan..
Biz sadece nefes alıp vermiyoruz, bir de tercihlerimize göre nefes alıp verebiliyoruz..Bazen çok hızlı, bazen hunharca, bazen çok sakince... Bazen doğru nefes bazen yanlış nefes almayı seçebiliyoruz. Uyurken o nefesi en sakin haline çekemeseydi anatomi? Ne olurdu? Koşarcasına kalbimiz atmaya devam etseydi, koşarcasına nefes alıp verseydik her zaman, nasıl uykuya geçerdik? Ya da sinirlendiğimizdeki üzüldüğümüzdeki, korktuğumuzdaki nefesi anatominin kendisinin ayarlayabilmesi... Nefesi yorgunluğuna göre, enerjine göre ayarlayabilmesi... Nefes alış şeklimiz hakkında dahi ne kadar az düşündüğümüz ama ne çok şeyi ayarlayıp halleden, ne önemli bir etken. Rahatça nefes alabilmeyi, bu nimeti enkaz altında tozun içinde, bir toprağın altında veya yangın dumanın içinde kalınca ya da suda boğulma tehlikesi atlatınca anlayabiliyoruz.
Günlük hayatta birim zamana düşen mesaj sayısı, kelime sayısı çok olunca bazen biz ne dediğimizi bilemiyoruz... Kelime harcama kotamız olmayınca gereksiz konularda çok tüketebiliyoruz, ses tonumuzu ayarlamak bedava olunca yüksek tona istediğimiz gibi çıkıp inebilince, bundan sorumlu olduğumuzu unutuyoruz. Oysa sesimiz kesilince konuşmanın, duyulabilmenin, birileri tarafında dinlenebilmenin, ne kadar kıymetli ne kadar sıra dışı olduğunu anlıyoruz.
Çok olunca, esirgeyemiyoruz. İnsanoğlu bitki gibi, hayvan gibi değil.. Onların gerektiğinden fazlasıyla istekleri olmuyor. Güneşlenmek, daha iyi fotosentez yapabilmek için Çekmeköy'den toplanıp da Maldiv sahillerine gitmiyorlar. Ya da aç bir aslan sürüdeki en zayıf hastalıklı olan ceylanı avlamaktansa en güzel, en alımlı, en ceylan gözlüsünün peşinden koşmuyor.
Biz insanlar şemsiyemizin altında uzanmış güneşlenirken, güneşe şükredemiyoruz. Ama üzerimize yıkılmış bina kolonlarının altında, bir ışık huzmesi ile karşı karşıya iken, ışığın hayatımızdaki yerini , kıymetini anlıyoruz.
Biz insanlar şemsiyemizin altında uzanmış güneşlenirken, güneşe şükredemiyoruz. Ama üzerimize yıkılmış bina kolonlarının altında, bir ışık huzmesi ile karşı karşıya iken, ışığın hayatımızdaki yerini , kıymetini anlıyoruz.
Hiç barışamadığımız sobalı evimizdeyken kıyafetlerimizin is kokmasına şükredemiyoruz. Ancak bir ben bir de soğukla kalınca, soğuk adeta beni sarmalayınca ve soğuktan başka bir şey hissedemeyince, hafızamızda parçalanmış soba yanındaki anılarımız içimizi ısıtır da şükredebiliriz. Sıcak apartman dairesinde duşların altında iken yeni aldığımız duş jelinin kokusuna bozuluruz, su öyle akıp giderken... Ama olmayınca bir bardak suyun ne de kıymetli olduğunu anlarız.
Azken yetinemediğimiz ile zengin iken nasıl yetinebiliriz ki? Yoklukta iken zaten yok iken, azaltmaya gösteremediğimiz cesareti, varlıkta iken nasıl gösterebiliriz?
Çünkü hiç bir zaman yeterlilik miktar ile ilgili olmadı.
Büyüklendiğimiz her bir yer, bize nasıl da küçük ve aciz olduğumuzun ispatı değil mi?
Sahip olduğumuzu sandığımız her bir nefes, ışık, güneş, güven, beraberlik, konfor bir dönemliğine hayatımızdan çekildiğinde; nasıl da küçük ve aciz olduğumuzu anlıyoruz. Ve bu bir süreliğine bizden alınanlar her birine duyacağımız minnetin, varlığına şükrün ne kıymetli olduğunun ispatlarından biri değil mi?
Hayatın Çarpıcı Açıklamaları
Reviewed by Deneyimsel Tasarım Öğretisi
on
Nisan 06, 2023
Rating:
Sahip olduklarımızın farkında olup şükredebilmek ne büyük nimet..elinize emeğinize sağlık 💐
YanıtlaSilÇünkü hiç bir zaman yeterlilik miktar ile ilgili olmadı… Ne çarpıcı bir tespit
YanıtlaSilElleriniz sağlık çok güzel bir yazı🌷
YanıtlaSil'Az olanın kıymetini bildiğinde insan, bollukta şükredebilir seviyeye geliyor.'
YanıtlaSilKaleminize sağlık farkındalığı artıran bir yazı olmuş
Ellerinize sağlık
YanıtlaSilNe güzel bir yazı, bugüne, bu ana şükretmek💐
YanıtlaSilOysa elimizde olana hürmet etmek, her birinin tek tek farkında olmak gerek
YanıtlaSilVerilen ,verilmiş olan ve verilecek her nimete çok şükür 🐥
YanıtlaSilİnsanoğlu olarak bazı şeylerin değerini olmayınca yada kaybedince anlıyoruz. bulduktan sonra da tekrar değerini anlamıyoruz. Çoğumuz böyleyiz. Bununla ilgili Özdemir Asaf Bir şiirinde şöyle demişti.
YanıtlaSilBaharda kışı , Kışın baharı özler insan. ne uzaksa onu özler.
Kavuşmak şart mı?
Boşver..
Bazı şeyler Yokken güzel..
O kadar çok şükredecek şeyimiz var ki, Rabbim hem nimet verip hem de nimetlere süreklilik verdiği için insanoğlu onu normalleştiriyor.
YanıtlaSilNefes almak, göz açıp kapamak, görmek, koku almak daha niceleri.
Rabbim nimet elden gitmeden şükrünü Eda etmek iyi nasip etsin bizlere.
Herşeyi o kadar normalleştirdik ki hiç bir şeyin kıymetini bilmiyoruz. Yazıda da çok güzel anlatılmış elinize sağlık
YanıtlaSilÇok güzel
YanıtlaSilİnsanoğlu maalesef elindeki nimetlerin kıymetini kaybedince anlıyor 😔 çok teşekkürler emeğinize sağlık 👏
YanıtlaSilŞükretmek için o kadar fazla sebep var ki... Şükür ile birlikte içimizin yaşam sevinciyle dolması mümkün. Samimi ve açıklayıcı bu yazıyı yazanların ellerine emeklerine sağlık...
YanıtlaSilHer daim şükür bandında yürüyebilmek…
YanıtlaSilYüreğinize sağlık çok güzel maalesef kaybetmeden keymet bilmyoruz ne kadar üzücü aslında
YanıtlaSilKaleminize sağlık insanın farkındalığını artıracak güzel bir paylaşım olmuş teşekkürler.Her nimetin şükrünü yalnızca dille değil soyut ve somut yapabilelim inşallah şükredebiliyorsak bunun içinde şükretmeliyiz şükrü idrakıyla yapabilenlerden olmak dileğiyle.💐🕊🦋🐝
YanıtlaSilEllerinize sağlık, farkındalık oluşturan bir yazı 🌸
YanıtlaSilHiç bir zaman yeterlilik miktar ile ilgili olmadı.
YanıtlaSilKaleminize sağlık düşündüren şükrettiren her an için Elhamdülillah dedirten bir yazı olmuş. Biz ne kadar şükretsek bile bize verdiklerinin ve vermediklerinin şükrünü yerine getirmiş olmayız. Her zaman verdikleri Bizim şükrümüzden daha fazla olmuştur. Elhamdülillah.
İrdeleme üzerine... Ne güzel detaylara ışık tutulmuş... Düşündürücü bir yazı... Kaleminize sağlık...
YanıtlaSilİnsanoğlu gözünün önünde hep var olanın normalleştiriyor oysa hayatın her anı her verilen çok büyük nimet bunu atlıyoruz🙈
YanıtlaSil